Özer AKDEMİR
İzmir
Yenilenebilir temiz enerji kaynağı olarak sunulmasına rağmen, çevreye ve canlı yaşamına olumsuz etkileri tartışılan rüzgar enerji santrallerine (RES) karşı Muğla Büyükşehir Belediyesinin aldığı kararları RES’ler hakkında dava açan hukukçulara sorduk.
Muğla Belediyesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesine hazırlattığı raporla, il genelinde kurulması düşünülen RES’lerin yer seçimine yönelik ilke ve esasları belirlemişti. İlke ve esasları değerlendiren hukukçular kararları eksikliklerine rağmen olumlu bulduklarını dile getirdiler.
‘RES’LER ÇED’E TABİ OLMALI’
Bodrum Geriş ve Çeşme’deki RES projelerine karşı açılan davaları yürüten Ankara Barosu Avukatlarından Mehmet Horuş, Enerji Bakanlığı ve EPDK’nin mevzuatındaki boşluklar nedeniyle, yenilenebilir enerji projelerinin yer seçimine ilişkin hiçbir çevresel kriter uygulanmadığını belirterek şimdiye kadar bu şekilde şirketlere binlerce lisans verildiğini hatırlattı.
Projelerin uygulama aşamasında ÇED ve imar planları yapılmaya başlandığında ciddi çevresel ve hukuki sorunlar yaşanmaya başlandığını kaydeden Horuş, RES projelerinin de lisans verilmeden önce ciddi ve bilimsel temelde ÇED sürecine tabii tutulması gerektiğine vurgu yaptı.
Horuş Muğla Büyükşehir Belediyesinin RES’lerin yer seçimine yönelik almış olduğu ilke kararları ile ilgili şunları söyledi: “Türkiye’deki bütün belediyelere örnek olacak bir karar aldı. Dünyadaki uygulamaları ve Türkiye’deki mevcut doğa koruma mevzuatını dikkate alarak kriterlerini belirledi. Kararda belirlenen kriterlerin, hem bilimsel-teknik hem de hukuksal açıdan güçlü dayanaklara sahip olduğunu düşünüyorum.”
‘POLİTİK AÇIDAN ZOR BİR KONU’
Ekoloji Kolektifi üyesi hukukçulardan Av. Hatice Kurşuncu ise konunun politik açıdan zor bir konu olduğunu belirterek, “Olumlu demek, RES’leri belli sınırlar dahilinde zararsız gördüğümüz düşüncesini uyandırması açısından biraz kritik. Bence bir belediye sınırsız bir yatırım alanına sınır getirmek istiyorsa bu olumlu bir gelişmedir. Bu sınırları daraltmak da bizim politik becerimize bakar” dedi.
Enerji konusunda ihtiyaç ve planlama tartışması yürütmek gerektiğini belirten Kurşuncu, “Bir kentin enerji ihtiyacı nasıl hesaplanır? Mevcut enerji tüketimi nedir? Mevcut eğilimlerle gelecek 10-20 yıl içerisinde ne olacaktır? Bir kent/ bölgede ekolojik dengeyi bozmayacak miktardaki üretilebilecek enerji nasıl hesaplanabilir? Kendine yeterli bölgeler oluşabilir mi? Var olan enerji üretim potansiyeli ile ne kadar bir nüfus ve hangi üretim biçimleri devam ettirilebilir?” gibi birçok sorunun hâlâ yanıtsız olduğunu belirtti.
‘BU ÇALIŞMAYI ÖNEMSİYORUZ’
İzmir Karaburun, Urla ve Dereköy’deki RES projeleri ile ilgili açılan davaları Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) adına yürüten hukukçulardan Cem Altıparmak da belediyenin çalışmasını önemsediklerini belirtti.
Altıparmak ilke kararlarında göze çarpan eksiklikleri şöyle sıraladı: “Türbin mesafelerinin yerleşim yerlerine yakınlığının belirlenmesinde sabit mesafelerin dikkate alınması bir önemli bir eksiklik bizce. Oysa son yıllarda setback mesafelerinin türbin toplam yüksekliğinin (türbin hub yüksekliği+kanat yarıçapı) katları şeklinde düzenlenmesi öne çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Avrupa’nın iki numaralı rüzgar enerji üreticisi Polonya, türbinlere yönelik artan gürültü ve sağlık şikayetleri üzerine, bu ayın başında, türbinlerin en yakın yerleşim alanına olan mesafesinin, türbin toplam yüksekliğinin en az 10 katı olmasını zorunlu kılan bir yasal düzenlemeyi kabul etmiştir. Sabit mesafeler belirlemek yerine toplam yüksekliğin 10 katı şeklinde bir setback mesafesi tayin etmek, daha doğru bir yaklaşım olacaktır”.
KARARLARA YÖNELİK ELEŞTİRİLER
* Düşük yoğunluğun kıstasının ne olduğunun belli değil.
* Düşük yoğunluklu yerleşim yerleri için öngörülen 500 metrelik mesafe bir eksiklik.
* Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilen, belediyelerce 3 ay içinde hazırlanmayan imar planlarını resen yapma hakkı belediyenin onaylamadığı RES projelerini bakanlığın yapma riskini ortadan kaldırmıyor.
* İnşaat sürecinde açılan yol ve diğer müdahalelerin, tarım alanlarına ve diğer doğal alanlara minimum etki edecek biçimde yapılması sağlanmalı. İlke ve esaslara bu husus eklenmemiş.
* Kuş yuvalama alanları ve göç yollarını koruma adına belirlenen mesafeler yeterli değil.
* Türbin sayısının çok ve yoğun olması negatif etkiyi artıracağından, türbin sayısı ve alansal büyüklükler konusunda sınırlamalar getirilmeli. Bu durum göz ardı edilmiş.