‘Yerli ve milli medya’ AKP iktidarının ‘beklenti’lerini yerine getirmek için halka yalan söylüyor. Bu yüzden de dünyanın bildiğini Türkiye’nin ‘yerli ve milli ahalisi’ bilmiyor.
Afrin harekatı başladığı gün AKP Hükümeti’nin yaptığı ilk iş medyayı hizaya getirmek olmuştu.
Çengelköy’deki Vahdettin Köşkü’nde yapılan toplantıya sadece yandaş ya da biat etmiş medya temsilcileri çağrılmamıştı.
Daha önceden bu tür toplantılara akradite edilmeyen Cumhuriyet, Sözcü ve Oda TV gibi yayın organlarının da katılımı sağlanmıştı.
Başbakan Binali Yıldırım toplantıya katılan medya temsilcilerine 15 maddelik “beklentilerini” dile getirmişti.
Bütün sıralanan maddeleri tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse AKP iktidarının medyadan “beklentileri” netti:
“Sadece bizim dikte ettireceğimiz bilgileri yazın, başka bir şey de yazmayın.”
Dikkat çekici “beklentileri” vardı AKP’nin medyadan.
Örneğin bir “beklenti”ye bakalım:
“Yabancı haber kaynaklarının Türkiye aleyhine yapacağı haberler konusunda dikkatli olunacak.”
Bir başkası:
“Uluslararası haber kaynaklarının Türkiye aleyhine yapacağı haberleri yansıtırken Türkiye’nin milli menfaatleri gözetilecek.”
Hele bir tanesi var ki, artık “beklenti”yi aşıp talimata dönüşmüş:
“Yabancı basında yapılan operasyon haberleri ulusal basına aynen taşınmayacak.”
Görüldüğü gibi AKP iktidarı, Türkiye medyasının uluslararası haber kaynaklarından ve yabancı basından haber aktarmasının yolunu daha Afrin harekatının ilk gününde kapatmıştı.
Öyle de yaptılar zaten.
Ama bir “beklenti”si daha vardı AKP’nin medyadan:
“Operasyonun Türkiye’nin yerli ve milli silah üretimi ve kabiliyetinde olduğu hatırlatılacak.”
Bu konuda da verilen talimatı, pardon “beklenti”yi milimi milimine yerine getirdiler.
Gazetelerin sayfaları, televizyonların ekranları “yerli ve milli silah kataloğu”na dönüştü bir anda.
Sanki yapılan Afrin’e yönelik bir operasyon değildi de, Türkiye uluslararası bir silah fuarına katılıyordu.
Geçen hafta Almanya’ya giden Başbakan Yıldırım, Alman Haber Ajansı (DPA)’na verdiği söyleşide konu Afrin’deki harekatta Alman Leopard 2 tanklarının kullanılmasına gelince bakın ne diyor:
“Gayet tabii ki kullanacağız. Biz bunları bu günler için aldık.”
Hani Afrin’de kullanılan silahlar Türkiye’nin “yerli ve milli silah üretimi kabiliyetine dahil”diler.
Gelelim Türkiye’nin üreteceği “yerli ve milli tank” Altay’a.
Başbakan Yıldırım aynı röportajda Alman Haber Ajansı’nın sorularını yanıtlarken söz bu “yerli ve milli tank”ın üretimine Almanya’nın katılıp katılmamasına gelince bakın neler söylüyor:
“Makineler Almanya’dan geliyor. Önemli aksamlar Almanya’dan geliyor. Daha basit parçalar Türkiye’de yapılıyor.”
Sevsinler sizin “yerli ve milli tank”ınızı.
Ama önemli değil. AKP iktidarının havası şu:
“Bizim için önemli olan Türkiye’de yaşayan insanların gerçekleri bilmemesidir. Biz onlara istediğimiz yalanı söyleyelim. Onlar bu yalanlara kansın. ‘Yerli ve milli medya’ da bu gerçekleri görüp halka anlatmasın. Çünkü bu yalanları yurt dışına söylesek dünyaya rezil oluruz. Biz dünyaya karşı zevahiri kurtaralım, ama ‘yerli ve milli seçmen’ bu gerçekleri öğrenmesin.”
İşte bunun için Afrin operasyonu başlayınca talimat verildi “yerli ve milli medya”ya, “uluslararası haber kaynaklarının ve yabancı basının yazdıklarını Türkiye insanlarına aktarmayın” diye.
Kaç kişi okudu Türkiye’de, Başbakan Yıldırım’ın Alman DPA’ya verdiği bu demeci? Neredeyse hiç…
Sadece bu örnek yok, başkaları da var.
Başbakan Yıldırım’a göre Almanya vatandaşı Deniz Yücel’in “tahliyesinde gizli pazarlık var” diyenler PKK’li.
Oysa ilk önce Alman medyası yazdı bu gizli pazarlığı.
Ayrıca Başbakan Yıldırım, Merkel’le görüşme yaptığı gün kiralanmıştı Deniz Yücel’i Türkiye’den Almanya’ya getirecek özel uçak. Daha ortada ne iddianame ne de tahliye varken.
Siz Türkiye’de kaç televizyondan duydunuz bu gerçeği, kaç gazeteden okudunuz?
Bu sorunun da yanıtı “Neredeyse hiç”.
Gelelim Afrin harekatıyla ilgili dünyanın bildiği ama Türkiye’de insanların öğrenemediği başka gerçeklere.
Esad’a bağlı bazı silahlı gruplar Afrin merkezine doğru yola çıktı önceki gün.
Ne dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Afrin’e doğru pikaplarla hareket ettiler. Top atışları sonucu geri dönmek zorunda kaldılar. Bu dosya da şimdilik burada kapanmış oldu.”
Türkiye’daki gazete ve televizyonların hemen hepsi Afrin’deki durumu Erdoğan’ın bu sözleriyle yansıtırken bütün dünyada başka bir bilgi dolaşıyordu.
Esad’a bağlı silahlı birlikler çoktan Afrin merkezine varmıştı. YPG ve Suriye bayraklarıyla sokaklarda gösteriler yapılıyordu.
Bunun görüntüleri, haberleri, fotoğrafları “uluslararası haber kaynakları”nda da, “yabancı basın”da da fır dönüyordu.
Bu gerçeği bütün dünya öğrendi ama Türkiye’nin “yerli ve milli” ahalisinin çok büyük bölümü gerçeğin bu yüzünü göremedi.
Örneğin hiçbir gazete ve televizyon AKP iktidarına, “Üç saatte Afrin, diyordunuz ama 34 gündür sekiz cephenin tümünde neden ancak beş-on kilometre yol gittiniz” diye sormaya cesaret edemedi.
Çünkü Türkiye’deki medya Afrin harekatı başladığı gün Başbakan Yıldırım’ın dile getirdiği “beklenti”leri karşılamakla meşguldü.
Türkiye insanlarından gerçeği saklıyor, halkın haber alma hakkını ihlal ediyorlar ve en vahimi Türkiye halklarına yalan söylüyorlardı.
Halka yalan söylemek büyük bir suçtur.
Ama “yerli ve milli” Türkiye medyası halka karşı suç işlemekten değil, AKP iktidarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “beklenti”lerini yerine getirememekten daha çok korkuyor.
Bu yüzden de hayaller “yerli ve milli” ama gerçekler de Afrin oluyor.
Başbakan’a Rojava’dan mektup getiren ‘Akil’ de gözaltında
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.