Bakü doğumlu bir iş insanı Mansimov.
Ordusunda görev yaptığı Sovyetler Birliği çökünce deniz taşımacılığı işine girdi.
Önce Azeri devleti için çalışan Mansimov daha sonra kendi şirketi Palmali’yi kurdu.
Karadeniz’deki petrol ticaretinin üçte ikisini yapan Mansimov kısa sürede milyarder oldu.
Şu anda şirketine ait 100’e yakın geminin sahibi.
Mansimov ve Erdoğan arasındaki dostluk da yıllar öncesine dayanıyor.
1998 yılında işinin merkezini Azerbaycan’dan Türkiye’ye taşıyan Mansimov, 2006’da Türk vatandaşlığına geçti. Soyadı da Gurbanoğlu oldu.
Kendi anlatımıyla vatandaşlığa geçmesinde Erdoğan’ın büyük rolü olmuştu: “Sayın Başbakan (Erdoğan) ‘Niye Türk vatandaşı olmuyorsun’ demişti. ‘Doğru’ dedim ve Türk vatandaşı oldum.”
Mansimov, Türk vatandaşı olduktan bir yıl sonra, 2007’de Rusya’da bir gemi yapım şirketine “Agdash” adında bir petrol tankeri sipariş eder.
Bu iş için de Letonya merkezli Parex Bank’tan 18,4 milyon dolarlık kredi ister.
Parex, uzun yıllar Doğu Avrupa ve eski Sovyet ülkelerindeki suçluların kara para aklama bankası olarak bilinmektedir.
Banka Mansimov’un kredi talebine önce olumlu yanıt vermez.
Agdash, 2007’nin sonbaharında Mansimov’a teslim edilir.
Tanker 2008’e kadar Letonya, Hollanda ve İngiltere kıyılarındaki petrol terminallerinde taşımacılık yapar.
Aynı yıl, Ekim 2008’de Man Adası’nda kurulu Bumerz Limited, Agdash adlı petrol tankerinin kayıtlı olduğu şirketi satın alır.
Doğal olarak Agdash’in sahipliği de Bumerz şirketine geçer.
Bumerz’e gelince…
Bu şirketin adı RecepTayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan, kardeşi Mustafa Erdoğan ve 15 Temmuz darbe girişimini haber veren eniştesi Ziya İlgen’in adlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş; Bumerz…
Bir aile şirketi yani….
Agdash tankerinin hisselerinin Erdoğanlar’a geçmesinden bir gün sonra, 24 Ekim 2008’de Parex Bank, Mansimov’a bir yıl önce vermediği 18.4 milyon dolarlık krediyi bu kez Bumerz şirketine verir.
Ancak Erdoğan ailesi bu kredinin tek kuruşunu bile bankaya geri ödemedi.
Çünkü Mansimov, Erdoğan ailesinden gemiyi yedi yıllığına kiralayıp krediyi onlar adına geri ödedi.
Yani Mansimov parasını ödeyip sipariş ettiği gemiyi satın alıyor.
Sonra kağıt üzerinde Erdoğanlar’a satmış görünüyor ve aile şirketi Bumerz’in gemiyi satın almak için kullandığı krediyi de kendi sattığı geminin kirası olarak bankaya ödüyor.
Bir Azeri işinsanının Erdoğanlar’a yaklaşık değeri 21.7 milyon dolarlık bir “gemicik” hediye etmesini ortaya çıkartan Avrupa Araştırmacı Gazetecilik Ağı EIC. Bu “hediyecik” işinin belgeleri 26 Mayıs 2017’de ortaya çıktı.
Avrupa’nın, ABD’nin çeşitli saygın gazetelerinde geniş biçimde yer aldı.
Artı TV ve Artı Gerçek olarak biz bu haberi bültenlerde birinci sayfadan, e-gazetede manşetten verdik.
Ancak bu haberi Türkiye’de tek bir TV, tek bir gazete veremedi.
Daha doğrusu bir gazete ve bir gazeteci vermeye cesaret etti de onun da başına neler geldiğini birazdan anlatacağım.
Önceki geceden beri dünya Paradise Papers yani Cennet Belgeleri ile çalkalanıyor.
Bu belgelerde kendi ülkesinde vergi vermemek için dünyanın 19 “vergi cenneti”ne para yatıran zenginlerin adları var.
380 gazetecinin bir yıldır üzerinde çalıştığı 1.4 milyon belge içinden İngiltere Kraliçesi’nin offshore yatırımları da ortaya çıktı.
Türkiye’deki gazete okurları, televizyon izleyicileri de İngiltere Kraliçesi’nin “vergi kaçırma hikayesi”ni dinlediler. Ancak o kadar.
Çünkü o belgelerde Türkiye’yi, AKP hükümetini ilgilendiren adlar da vardı.
Ancak Türkiye’de yaşayanlar bunu ne televizyon ekranlarından izleyebildiler ne de gazetelerde gördüler.
İngiliz kamu kuruluşu BBC bile kendi ülkesinin kraliçesinin offshore hesaplarını haber yaparken, ülkesinden vergi kaçıranlar listesine Türkiye Cumhuriyeti’nin koskoca başbakanının iki oğlunun da adlarının geçtiğini ne söyleyebildi “necip Türk basını” ne de yazabildi.
Yani memleketin “milli iradesi” İngiltere Kraliçesi’nin offshore’unu öğrendi de, kendi başbakanının iki oğlunun offshore’undan haberi olmadı.
Gelelim, 2017 Mayıs’ında ortaya çıkan Malta Belgeleri’nde Erdoğan Ailesi’nin 21,5 milyon dolarlık “gemiciğini” yazan gazetecinin başına ne geldiğine.
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, 28 Mayıs 2017 tarihli köşe yazısında “Erdoğan Ailesi’nin gizli off shore anlaşması” başlıklı haberini köşesinde aynen yayınladı ve “Erdoğan Ailesi’yle ilgili bu iddialara muhatapları ne diyor” diye sordu.
Önce Polat’ın yazısının mahkeme kararıyla internet sitesinden çıkarılması istendi.
Bu karara gazetenin yaptığı itiraz reddedilerek yazı siteden kaldırıldı.
Ardından Erdoğan’ın avukatının şikayeti üzerine, Polat hakkında “Cumhurbaşkanına hakaretten” soruşturma açıldı.
İlgili yasa maddesi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörüyor.
Şimdi anlaşıldı mı AKP iktidara geldiğinden bu yana neden sürekli medyaya operasyon yapıyor, gazetelere televizyonlara el koyuyor, kimini kapatıyor, kimini yandaş müteahhitlerine “emaneten” veriyor.
Hırsızlıklar, yolsuzluklar, vergi kaçakçılığı, haksızlıklar, hukuksuzluklar, işkenceler, baskılar, devlet görevlileri eliyle ölümler yazılmasın, çizilmesin diye.
Gerçekleri öğrenemeyen memleket ahalisi de en namuslu, en vicdanlı, en adil, en şefkatli devlet yönetiminin Türkiye’de olduğunu sanacak.
Ancak yine de hakkını yememek lazım.
Ne diyordu Erdoğan: “İddia ile konuşuyorum.
Ne Avrupa’sında ne de diğer ülkelerde, Türkiye’deki basın kadar özgür bir medya yoktur.”
El hak doğru! Yazın efendiler yazın, Avrupa’nın en özgür medyasısınız.
İngiltere Kraliçesinin vergi kaçırdığını çarşaf çarşaf yazın.
Nasılsa onun kaçırdıkları sizin vergileriniz değil!