Özer AKDEMİR
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali devam ediyor. Televizyon ekranları savaşa dair birçok acı öykü ve vahşet görüntüleri ile dolu. Tabii bunlar sadece verilebilen görüntüler! Bir de bu görüntülerin geri planı var. Savaşın kentlere, insanlara olduğu kadar çevreye verdiği zararlardan bahsediyoruz.
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu ve Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Soysal ekolojik meselelerin yanı sıra savaş ve çevre konusunda da makaleleri olan bir hekim. Soysal’a savaşın çevreye verdiği zararları sorduk.
Savaşlar, öncesi ve sonrasıyla çevreye nasıl etki ediyor? Somut birkaç örnekle açıklayabilir misiniz?
Savaşa hazırlık döneminin çevre ve ekosistemler üzerine en az savaş dönemi kadar olumsuz etkisi vardır. Bu dönemde çevresel ortam savaşa ve çatışan silahlı birliklerin gereksinimine uygun bir şekilde düzenlenir. Silahların üretimi, depolanması ve test edilmesi için ayrılmış milyonlarca dönüm arazi, günümüzde ileri derecede kirletilmiştir ve askeri amaçlı kullanım durdurulsa bile, bu arazilerin yeniden doğal yaşama kazandırılması teknik ve mali sebeplerle adeta olanak dışıdır. En önemli örneklerden biri bugün ‘kurban alanları’ olarak da bilinen Pasifik Okyanusu’nda nükleer denemelerin yapıldığı adalardır.
Savaşlara gelince, bu dönemde büyük orman yangınları çıkmakta, tarım alanları zarar görmekte, kentlerin yaşamsal alt yapıları zarar görmektedir. Ayrıca endüstriyel tesislerin vurulması sonucu birçok kimyasal ve ham madde, alıcı ortam dediğimiz havaya, suya ve toprağa karışmaktadır. Ayrıca nükleer silahların kullanılması da kuşaklar boyu sağlık sorunlarına yol açıyor.
Savaş dönemi sivil kayıpların büyük bir bölümü bu göçler nedeniyle ortaya çıkıyor. Yaşlılar, engelliler ve çocuklar arasında kayıplar daha fazla oluyor. BM’ye göre yaşadığımız son savaşta 2 milyondan fazla Ukraynalı bir hafta içinde ülkesini terk etti. Düşünebiliyor musunuz; bu göç hareketi pandeminin en ağır koşullarda sürdüğü geçtiğimiz yıl içinde olsaydı; neler yaşanırdı?
Savaş sonrası döneme gelince savaşların büyüklüğüne, süresine, kullanılan silah sistemlerine, savaş sonrası ekonomik koşullara bağlı olarak çevresel etkisi sürer. II. Dünya Savaşı’nı ele alalım, Avrupa kıtasında doğa ve ekosistemler genellikle 5-10 yıl içinde toparlanırken, nükleer silahların kullanıldığı Hiroşima ve Nagasaki’de çok uzun yıllar sonra bile gerçek anlamda bir toparlanma olmadı. Ayrıca savaşların eşitsizlikleri derinleştirdiği unutulmamalı…
Savaşların ekolojik etkileri ne kadar sürüyor? Çatışmalar bittikten sonra bu etkileri azaltmak yok etmek için neler yapmak lazım?
Uzun yıllar sürüyor. Hatta bazen Bikini Adası’nda yaşandığı gibi geri dönüşü imkansız da olabiliyor. O adada son nükleer deneme 1958’de yapıldı. Bugün hâlâ o ada yerleşime kapalı, kurban bölgesi olarak nitelendiriliyor. Yine başta Afrika olmak üzere birçok bölgede kara mayınları sorunu var. Çatışmalar sırasında yerleştirilmiş, çatışmalardan sonra ise temizlenmemiş mayınlar nedeniyle başta insanlar olmak üzere birçok canlı, ya yaşamını yitiriyor ya da sakat kalıyor.
Bu yıl yayımlanan çok ilginç çalışma var, kuşlar 2-3 nesil sonra bile savaşı unutmuyor. Avustralyalı ve Sri Lankalı bir grup bilim insanın yaptığı bir çalışmaya göre Sri Lanka’da 2009 yılında biten iç savaşı, bölgede yaşayan kuş türleri unutmamış. İç savaştan yıllar sonra bile savaş bölgelerindeki kuşların uçuş başlatma mesafesi savaş olmayan bölgelerde yaşayanlara oranla daha uzundu. Yani eski savaş bölgelerinde yaşayan kuşlar başta insan olmak üzere yaklaşan tehditlerden çok daha erken kaçıyorlardı. Üstelik eski savaş bölgesinde yaşayan kuşlarda daha erken kaçma davranışı, kuşun vücut kütlesi arttıkça daha belirginleşiyordu. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Yok olan ormanların geri gelmesi de onlarca yıl alıyor.
Rusya’nın nükleer silahları kullanma tehdidi ve Ukrayna’daki nükleer santrallerin çatışmalarda zarar görmesi olasılıkları süren savaşın en tedirgin edici yönlerinden birisi. Bu açıdan baktığımızda nükleer santral /silah meselesi ve Türkiye’de halihazırda süren Akkuyu Nükleer Santral inşaatı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası nükleer silahların bu savaşta kullanılabileceğine inanmıyorum, ancak bir tehdit unsuru olabilir. Bu silahlar açısından dünyada bir dehşet dengesi var. Bu nedenle diğer ülkelerin nükleer silah yanıtını da düşünerek bu silahların kullanımı bu silahlara sahip ülkeler tarafından 5-6 aşamalı çok ayrıntılı bir karar mekanizmasına bağlanmış.
Ancak nükleer güç santralleri (NGS) ve nükleer atık depoları daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Şu anda Ukrayna’da dört tane çalışan, bir tanede kapalı (Çernobil) NGS var. Energoatom’un 2015 yılında 2 milyar dolara yakın bir yatırımla bu santralleri dış etkenlere karşı dirençli hale getirdiği biliniyor. Nükleer reaktörlerin güçlü bir çekirdek kalkanla korunduğu ve basit bir bombardımandan etkilenmeyeceği de belirtiliyor. Ancak reaktörleri dış etkenlere karşı korumanın tek bileşeni reaktörün kalkan arkasına alınması değil ki… NGS’ler başka tesislere de bağlı; örneğin kullanılan yakıt çubuklarının soğutulduğu havuzlar, bu havuzlara su temin eden sistemler… Bunların vurulması bile santralde yangın çıkması ve radyoaktif sızıntı için yeterli…
Olayın endişelenmemizi gerektiren başka bir boyutu; nükleer silahlar kullanılmasının olası sonuçlarını bilen, karar verme mekanizması 5-6 katmandan oluşan insanların kontrolündeyken NGS’ler ve nükleer atık depo alanları bu konuda tamamen bilgisiz ve önündeki hedefe ateş açmaktan başka dürtüsü olmayan eğitimsiz silahlı güçlerin hedefi olabilir. Akkuyu NGS’nin yapımı sırf bu nedenle bile bir an önce durdurulmalıdır. Sinop NGS projesi bir an önce iptal edilmeli ve Türkiye NGS kurma politikasından vazgeçtiğini açıklamalıdır.
Dünya üzerindeki canlı yaşamı ve özellikle insanlık iklim krizi gerçeği ile her geçen gün yüzleşirken bu duruma çözüm önerileri aramak ve uygulamak her geçen an daha acil bir konu iken kapitalist emperyalist sistem neden tam tersi bir durumla çevre sorunlarını katlayacak savaşları çıkarıyor?
Bugün yaşadığımız iklim krizi, hava, toprak, su kirliliği gibi çevre sorunlarının yaratıcısı bizzat kapitalist sistemin kendisi. Kapitalist sistemin kendi yarattığı sorunları çözmek gibi bir iddiası da yok. Savaşları çıkarıyorlar, çünkü katlanan çevre sorunlarını değil, kârlarını düşünüyorlar. Şu andaki savaşta da bunu görüyoruz, tek kazanan var; o da silah şirketleri… Ayrıca bu savaşı bahane edip elindeki çöplerden kurtulmak isteyen eski doğu bloku, yeni kapitalist ülkeler de var. Sözde Ukrayna’ya ‘İyi niyetli olarak’ silah yardımı yapıyorlar, verdikleri silahlar 50 yıl öncesinin çalışmayan, geri teknolojili silahları… Ülkelerinde kalsa onlar için bir yığın atık yönetimi masrafı olacak… ‘Trajikomik’ bir durum…
Artık başta kendini ‘çevreci’ olarak nitelendiren ve iyi niyetlerinden emin olduğum insanlar olmak üzere, herkes şunu çok net anlamalı; yaşadığımız sorunların temelinde kapitalist sistemin bizzat kendisi vardır ve bu sistem büyüdükçe savaşlar da, bu sorunlar da artarak devam edecek. Çözüm ancak yeni bir eşitlikçi bir bakışla, ekolojik bir yaklaşımı gerektiriyor; hem de bir an önce… Çünkü dünyanın fazla zamanı kalmadı. Bunun kapitalistler bile farkında. Baksanıza kendilerine uzayda kaynaklarını sömürebilecekleri yeni bir dünya aramaya başladılar bile…
Cengiz “hep sustum herkesle yargı önünde mücadele edeceğim.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.