SAVAŞ VARSA İNSAN HAKLARI YOK
1 Eylül Dünya Barış Günü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok ilde çeşitli sivil toplum örgütleri siyasi parti ve meslek örgütleri tarafından çeşitli etkinliklerle kutlandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Rize Temsilcisi ve İHD MYK üyesi Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Rize şube başkanı Gençağa Karafazlı ortak yazılı bir basın açıklaması yaptı.
Savaşa karşı Barışın savunucusu olacağız, savaşın yaşandığı bir yerde insan hak ve özgürlüklerinden bahsetmenin mümkün olmadığını kaydeden Günay ve Gençağa Karafazlı yazılı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi.
Aynı şekilde düşünmek zorunda değiliz
Siyasilere, medyaya ve STK’lara çağrımızdır: Savaş dilini terk edelim, barış dilini kullanalım. Demokrasilerde çoğulculuk esastır. Herkesin görüşlerine saygı temel olmalıdır. Aynı şekilde düşünmek zorunda değiliz ama hem yan yana hem de bir arada yaşayabiliriz.
Silaha, şiddete, savaş kışkırtıcılığına, ırkçılığa, ayrımcılığa dur diyelim.
Barış hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve diğer insan hakları belgeleri esas alındığında, yaşam hakkının, işkence yasağının, gözaltında kaybetmelerin, yargısız infazların, faili meçhullerin, soykırımların olmaması;
Hukukun üstünlüğü ilkesinin herkes için güvence oluşturması, her türlü ayrımcılığın(ırk, dil, din, etnik, cinsiyet, engellilik, cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi, sosyal statü) ortadan kaldırılması, sosyal ve ekonomik hakların tümünün tüm bireyler ve halklar, toplumlar için tanınması ve yaşama geçirilmesi; herkesin eğitim ve kültürel haklara sahip olması, tüm çocukların insan haklarına sahip olması ve bunların yaşama geçmesi, herkesin içinde yaşadığı toplumda kendisi, toplumu ve ülkesinin yönetimi konusunda iradesini özgürce ortaya koyması ve yaşamının tüm yönlerine tam katılmasının olanaklı olmasıdır.
Türkiye’de barışa dair söylenecekler ve yapılacaklar var
1981 yılında imzaya açılan ve 1986 tarihinde yürürlüğe giren Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı’nın 23.maddesinde, “Tüm halkların ulusal ve uluslararası düzeyde barış ve güvenlik içinde yaşama hakkı vardır” denmektedir. Savaşın, şiddetin ve yoksulluğun olduğu yerde insan haklarının yaşam bulmasından ve geliştirilmesinden söz edilemez. Savaş insan haklarını tehdit eder.
Türkiye’de barışa dair söylenecekler ve yapılacaklar var. Türkiye’nin çatışma üreten anti demokratik, otoriter, yer yer totaliter özellikler taşıyan anayasal ve yasal sisteminden çıkması ve demokrasiye yönelmesi gerekmektedir.
Barış içinde bir Türkiye ancak insan hakları ve özgürlüklerine dayan bir anayasal ve yasal sisteme sahip olmaktan ve bu sistemi çalıştırmaktan geçmektedir. Çoğulcu demokrasi barış için şarttır. Yurttaşların tümünün (hangi etnisiteye, inanca, kültüre, sınıf ya da statüye, cinsiyete, cinsiyet kimliğe ya da cinsel yönelime sahip olurlarsa olsunlar) haklara, özgürlüklere ve onura sahip olmak bakımından eşitliği temeldir.
Bütün sorunların yurttaşların ifade özgürlükleri güvence altına alınarak çözümü mümkün ve gereklidir. Bu çerçevede Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü konusunda gerek Oslo süreci olarak nitelendirilen süreç gerekse Dolmabahçe mutabakatı olarak da nitelenen 2013-2015 tarihlerindeki süreç, kendi içinde eksik yanları bulunsa da doğru, yerinde ve olumlu yönde atılmış adımlardı ve sürdürülmesi gereken süreçlerdi. Bu sürece geri dönülmelidir.
Onlarca insanımız öldü
Bu süreç eksik de olsa diyalog süreciydi. Çatışma çözümleri konusunda dünya deneyimlerinden de yararlanarak bu yolda yürünmelidir.
Yeniden başlayan çatışmalı sürecin sonucunda sadece 21 Temmuz ile 28 Ağustos tarihleri arasında 93 Asker, polis ve korucu, 47 militan, 47 sivil insan yaşamını yitirmiştir.
Türkiye’nin 13 ilinde 100’ün üzerinde Bölge geçici askeri güvenlik bölgesi ilan edilmiştir. Bu sonuçlar kabul edilemez. Bu acıları toplumumuza yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Sonuç olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde diyoruz ki,
-Derhal silahlar susmalıdır. Çatışmasızlık haline geri dönülmelidir. Eller tetikten çekilmelidir.
Derhal diyalog ve müzakere süreçlerine geri dönülmelidir. Bütün sorunlar diyalogla çözülebilir. Türkiye toplumu çatışan taraflardan bunu beklemektedir.
Siyasilere, medyaya ve STK’lara çağrımızdır: Savaş dilini terk edelim, barış dilini kullanalım.
Demokrasilerde çoğulculuk esastır. Herkesin görüşlerine saygı temel olmalıdır. Aynı şekilde düşünmek zorunda değiliz ama hem yan yana hem de bir arada yaşayabiliriz.
-Silaha, şiddete, savaş kışkırtıcılığına, ırkçılığa, ayrımcılığa dur diyelim.
A A nın ahlaksızlığı !
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.