Derelerin Kardeşliği Platformu-DEKAP YK’sı olarak, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yazılı açıklama yaptı. “iklim sizi çağrıyor” başlığıyla yapılan açıklamada :
İklim Sizi Çağırıyor!
Derelerin Kardeşliği Platformu: “5 Haziran Kutlama Değil, Mücadeleyi Örme ve Örgütlenme Günüdür…”
(Haber Merkezi)- Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan (DEKAP), 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle yapılan açıklamada, “On yıllardır doğaya, suya ve toprağa, iklime ve doğaya vahşice saldırmaktan bıkmadılar” vurgusu yapıldı.
“Bu saldırılar çevresinde, ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’, artık kutlanacak, vahlanacak bir gün değil; bu saldırılar, baskı ve yıldırma politikalarına karşı önlem alma ve mücadele günü olmalıdır” denilen açıklamada, “Öncelikle siyasi iktidarlar ve yasa koyucular, doğaya ve yaşam alanlarına karşı saldırıların önünü kesecek önlemler almalı. ‘Acele ve Cebri kamulaştırma’ gibi uygulamalara son verilmelidir” ifadeleri kullanıldı.
“Torba Yasalara ilişkilenen maddeler, doğal yaşamın olduğu gibi iklimin ve çevrenin ölüm fermanını hazırlıyor”
DEKAP Sözcüsü Ömer Şan tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Artık torbalara giren, çeşitli kanun ve bunlara bağlı yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler gibi birçok düzenleme ve Torba Yasalara ilişkilenen maddeler, doğal yaşamın olduğu gibi iklimin ve çevrenin ölüm fermanını hazırlıyor. Yargı süreçleri, hukukun üstünlüğü ve bilimsel çalışmalara karşı sürdürülen bu baskı ve engellemelerle adeta, doğanın, hukukun, bilimin ve hatta demokrasinin katline ferman hazırlanıyor” denildi.
HES’lerle birlikte taşocakları, maden aramaları, deniz dolgusu ve yayla yolları gibi konulara da dikkat çekilen DEKAP açıklamasında ayrıca şunlar kaydedildi:
“Anayasal-yasal haklarını kullananları çeşitli yaftalı ifadelerde niteleyenler sularımıza, vadilerimize, yaşam alanlarımıza göz koyduğu gibi canımıza da kast ederek, saldırılarından vazgeçmiyorlar.
Tamamen bağımsız yerel bir halk hareketi olan Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) olarak insana, yaşama, doğaya ve çevreye, yaşam hakkına saygılı ve duyarlı herkesi;
Ülkemizin eşi benzeri olmayan yeşilini, biyolojik zenginliğini, toprak ve su varlıklarını; tarihi, sosyal, kültürel değerlerimizi oluşturduğumuz, üreterek var ettiğimiz, geçmişimizden geleceğe taşımak için emanet aldığımız doğal yaşam alanlarımızı korumaya ve bu uğurdaki mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.”
“Doğal Varlıklar Yok Ediliyor!”
“Milyonlarca yıldır canlılar için yaşam kaynağı olan Dünyamız; her geçen gün artan baskı ve sorunlarla boğuşurken; varlığımızı sürdürmek için bütünüyle bağımlı olduğumuz doğal sistem ve varlıklarını kaybediyor.
Bugün en hissedilir şekilde etkilerini yaşadığımız değişen iklimlerin oluşturduğu seller, fırtınalar, eriyen buz dağları hafife alınıyor! Hava, toprak ve su kirliliği, erozyon, ormansızlaşma, asit yağmurları, radyasyon, radyoaktif kirlilik ve heyelanlar yaşamı, korkulu bir rüyaya dönüştürüyor. Doğal varlıklarımız, geri gelmemek üzere yok ediliyor.
Sözde enerji bahanesiyle derelerimize, vadilerimize, doğal yaşam alanlarımıza dayatılan binlerce HES projesi, onlarca termik ve nükleer santral, zehir saçan madencilik çalışmaları, taşocakları, adına ‘yeşil-mor-mavi’ denen yollar, çimento/beton tesisleri ülkemiz doğasına bela edilerek, adeta bir kanser virüsü gibi enjekte ediyor!”
Su, Yaşamın Hakkıdır!
“DEKAP, tüm canlıların yaşam kaynağı olan suyun, salt enerji kaynağı, para kazanma aracı, alınıp satılan bir meta olarak görülmesi ve ticarileştirilmesini reddediyor.
Su, ticari mal değil, tüm canlıların yaşam sürdürebilmek için ulaşma hakkının eşit olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin ayrılmaz parçasıdır. Hiçbir canlı, kendi su ihtiyacı ve suya ulaşma hakkının diğerlerinden daha önemli ve öncelikli olduğunu ileri süremez, iddia edemez.
Su, bulunduğu ortamın asli unsurudur. Hiçbir şekilde yatağı değiştirilemez, bulunduğu alandan başka bir alana taşınamaz. Doğal yaşam-Su ilişkisini dikkate almayan hiçbir karar, uygulama, düzenleme kabul edilemez.
Suyun kullanımı ekolojik, çevresel, kültürel ve sosyal yaşamdan uzaklaştırılarak ele alınamaz.”
“HES Temiz Enerji Kaynağı Değil!”
“
“Canlı yaşamı var eden suyun beslediği ekosistemleri yok eden HES’ler, yenilenebilir temiz enerji kaynağı olarak görülemez! Yaşamın bitme noktasını ifade eden ‘can suyu’ kavramı kabul edilemez!
Vadilerimiz ve doğal yaşama geri dönüşümsüz zararlar veren; sularımızı ve doğal yaşam alanlarımızı mülkiyet edinerek kontrol altına alınmasını kapsayan bütün projeleri durdurulmalı, üretim lisansları, kullanım anlaşmaları iptal edilmelidir. Bütün dere ve vadiler, doğal yaşam alanları koruma altına alınmalıdır.
Bütün karar vericiler ve taraflar; başka canlılar, çocuklar yokmuş, gelecek kuşaklar olmayacakmış gibi sürdürdükleri bu bencil davranış ve anlayıştan vazgeçmelidir.”
” ‘yeşil’ denen yol çalışmaları, zulme dönüştü. Kendilerine, daha kolay yağma ve rant yolu açıyorlar”
“Doğu Karadeniz, uzun zamanda bu yana hükümet kontrolünde şirketlerin yoğun saldırısı altında! Süreç, ‘enerji ihtiyacı’ söylemi altında, HES dayatmasıyla başladı ve suyun, vadilerin, yaylaların, koruma alanlarının şirketlere peşkeş çekilmesine yol aldı. Yerli şirketler ve arkalarındaki yabancı şirketlerin saldırıları sadece suyla sınırlı değil! Yaylalar, meralar, ormanlar ve yeraltı varlıkları da hedeflerinde.
Nitekim uzun bir süredir mücadele edilip, eylemler yapılan, durdurulup türlü entrikalarla yeniden başlatılan ve adına ‘yeşil’ denen yol çalışmaları, artık bölge için zulme dönüştü. Kendilerine, daha kolay yağma ve rant yolu açıyorlar.
Samsun’dan başlayıp Artvin’e devam eden, bölgedeki tüm yeraltı ve yerüstü varlıklarının, iktidar yanlısı ve yabancı şirketlerin emrine sunan bu çalışma; iktidar-siyaset-şirket ilişkisinde parasal döngü kurulması projesidir.Buralardaki halk mülksüzleştirilip binlerce yıldır yaşadığı topraklar ve yarattığı kültürden koparılmaktadır! Resmi herhangi bir belgesi olmayan ‘yeşil yol’, aslında bir ‘Yeşil Yok’ çalışmasıdır! Doğal ve yaban hayatının yanında geleneksel yaylacılığı da yok edecektir.”
“Ahlanıp vahlanacak gün değil, mücadeleyi örme ve örgütleme günüdür!”
“Bu karşı duruşumuz, aynı zamanda bundan böyle yaşam alanlarını korumak için mücadele eden yapıları dikkate almayan, bireyler üzerinden ilişki inşa etmek isteyen, ‘içten ve dıştan fonlanmış’ yapılara da uyarımızdır!
Bizim için 5 Haziran kutlanacak, ahlanıp vahlanacak gün değil, mücadeleyi örme ve örgütleme günüdür!
İklimin ve çevresel döngülerin krize sokulduğu günümüzde, toprağımıza ve suyumuza, havamız ve meralarımıza, ormanlarımıza, tüm yaşam alanlarımıza sahip çıkacağımız, mücadeleyi ortaklaştıracağımız günlerdir bugünler!”