Türkler, Kürtlere bir kez daha borçlanacaklar ama bu kez umuyorum ki karşılığında ceza değil ‘vatana bağlılık’ ödülü alırlar.
CHP Parti Meclisi Üyesi Mehmet Ali Çelebi, bir TV ekranında “seçim güvenliği hareketi” olarak tanımladığı “Sandık Gücü” projesini anlatırken 39 ayrı senaryo üzerinde çalıştıklarını söyledi. Ergenekon davası mağdurlarından eski bir teğmen olan Çelebi, olası seçim sonuçları üzerine çalıştıkları senaryoları tabii ki tek tek anlatmadı. Ama tespitleri arasında saydığı en önemli, en kritik sonuç, HDP’nin barajı aşamaması durumunda AKP’nin meclis çoğunluğunu ele geçireceğiydi.
Bu tespit, katıldığı programdaki bazı isimlerin hoşuna gitmediğinden pek fazla deşmemeye çalışarak atladılarsa da, Çelebi bu gerçeğin altını gayet kalın bir çizgiyle çizdi.
AKP araştırmacısı olmayan kamuoyu araştırma şirketleri de HDP’nin barajı aşamaması durumunda AKP’nin en az 400 milletvekili çıkaracağını söylüyor.
Erdoğan’ın bu nedenle “HDP’yi sandığa gömün” talimatı vermesinin, propaganda süreçlerinde ve sandık başlarındaki sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum.
Birkaç gün önce yaptıkları mitingde, genel başkanının iktidara son derece sert sözlerle yüklendiği Hüda-Par’a, İYİ Parti’ye gösterilmeyen bir kolaylıkla seçime girme vizesi çıkması “HDP’yi sandığa gömme” hevesinin nafile bir çabası olarak okunabilir.
Sağdan bakan da, soldan bakan da HDP’nin olmadığı bir meclisin, Erdoğan’a hediye edilmiş bir meclis olacağını görüyor.
Daha düne kadar HDP’yle birlikte anılmamak için kendi bacağına kurşun sıkmayı göze alan CHP’liler şimdi, “1921’deki gibi kurucu meclis ruhuyla hareket etmemiz lazım” diye bağırıyorlar.
Eskiden de neredeyse hepsi koro halinde, “Biz Kürt kardeşlerimizle birlikte Kurtuluş savaşı verdik. Türk-Kürt ayrımı diye bir şey yok” diye bağırarak Kürt meselesini örtmeye çalışırlardı.
Madem “Kurucu Meclis” ruhuyla hareket etmekten başka çıkar yol kalmadı, her halde iktidarı devraldıklarında da, en az Kurucu Meclis’in hazırladığı 1921 Anayasası kadar demokratik bir anayasa önermeleri beklenir.
Mesela 1921 Anayasası’ndaki gibi “Türkiye devleti” denecek ve yine mesela yerel yönetimlere “muhtariyet” hakkı tanınacak mı?
Başkan adaylarının isimleri dışında asıl tartışılması gereken yaşamsal önemde sorular var.
Partiler ve adayları, “parlamenter sisteme dönüş” gibi geniş ve muğlak bir vaat dışında ne öneriyorlar? Nasıl bir parlamenter sistem, nasıl bir demokrasi, nasıl bir hukuk devleti vaat ediyorlar? Dillerinden düşürmedikleri “eşit, özgür, ötekileştirmeyen devlet” tarifleri nedir, açıklamaları gerekir.
Parlamenter sistem tek başına hiçbir sorunu çözmediği gibi kangren olmuş sorunlar ürettiği için “başkanlık” sistemi rahatça gündeme getirildi ve çoğunluk ikna edildi.
Şimdi yalnızca “eski”ye dönmeyi vaat etmek, ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten farksız olur.
Artık tüm kesimler anlamalı ki, Cumhuriyet’i birlikte kurmakla övündükleri “Kürt kardeşleri” olmadan, bugün de o Cumhuriyet’i kurtaramazlar.
CHP’nin, bu dönemde özellikle laik Atatürkçü kesimlere, Kurucu Meclis ve 1921 Anayasası’nı ve 1923’de nasıl değiştirildiğini, Atatürk’ün görüşlerini “sansürsüz” kaynaklardan çoğaltıp dağıtması gerekir.
Liderlerini hapse attıran yasalara onay vermiş bir CHP’ye, seçmenlerini bile “terörist” ilan etmiş bir siyasi figür olan Meral Akşener’e rağmen “demokrasi için ittifak” yapmaya hazır olan HDP, bugün bir kez daha ülkenin geleceğinde kritik bir rol üstlendi.
Aslında bir bakıma “kripto bölücüler”i de, gerçek “hain”leri de açığa çıkardı.
Türkler, Kürtlere bir kez daha borçlanacaklar ama bu kez umuyorum ki karşılığında ceza değil “vatana bağlılık” ödülü verirler.
Erciş’te gazeteciler fişlenerek hedef gösteriliyor
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.