KULLANIŞLI MÜTTEFİK OLMAK!
Emperyalist ülkeler açısından, geri kalmış ülkelerle olan ittifakları her zaman menfaat ve rant üzerine kuruludur. Onların Bilimsel, Ekonomik, Askeri ve Kültürel üstünlükleri, bizim gibi ülkeler bakımından hep çıkar ilişkileri üzerinedir.
Örneğin, 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya girebilmesi, Amerikan yandaşı olarak Kore’ye asker göndermekle mümkün olabilmiştir. Bu hep böyle devam etmiştir. Avrupa Ekonomik Topluluğu’na girme çabalarımız bir dargın bir barışık 60 yıldır devam ediyor. Ama bir türlü bizi kabul edemediler, etmediler.
Bugüne bakacak olursak, bizim gibi geri kalmış ve gelişme yolundaki ülkeler, emperyalist ülkelerin hala bir şekilde devam eden pazar ve toprak paylaşımında dünyada yer edinebilme şansları çok kısıtlıdır. Ancak bu, emperyalistler arası rekabetin en üst düzeye ulaştığı şartlarda, çatlaklardan kısmen sızabilme ve nüfuz edebilme şansını yakalayabilmesiyle olabilir. Rusya, Çin, ABD, Fransa, İngiltere ve diğer emperyalist ülkeler arasındaki rekabetin, Ortadoğu, Orta Asya, Afrika bölgelerindeki didişmelerinde, onların izin verdiği ölçülerde kısmen bizimde yer almamız mümkün olabilmektedir.
Erdoğan’ın, yıllarca ABD ve emperyalist ülkelerle didişiyormuş gibi yaparak, aslında içeride politik olarak kendi yerini sağlamlaştırma ve ömrünü uzatma anlamında hamlelerin olduğunu biliyoruz. Rusya ne kadar emperyalist bir ülke olsa da, Batı bloku ondan hep üstün ve güçlü olmuştur. Çin ve Rusya ile bazı stratejik ittifak anlaşmaları yapsak da Türkiye esas olarak Batıya muhtaçtır, mahkümdür. Çünkü on yıllarca oluşan ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal ilişkiler ona göre şekillenmiştir. AKP gibi, palyatif, taktiksel ve konjonktürel hareket eden siyasi hareketlerin uzun vadeli bunu devam ettirebilmesinin olanağı yoktur. Bunu ancak bağımsız, tarafsız ve bağlantısız bir iradeye sahip olan ve riskleri göze alabilecek siyasi irade yapabilir.
Şimdi gelelim AKP’nin emperyalist ülkelerle olan son duruşuna ve geri adım attığı hamlelere; Kuzey Akdeniz’de, dışımızda oluşan bloka karşı sünni ittifaklar kurarak gaz ve petrol arama çalışmaları, ABD ile ilişkileri normalleştirme adına geri adım atılarak gemiler limana çekildi. Libya’da kalmak ve oluşacak iktidar değişikliği için milyarlarca lira gömen Türkiye, sessiz sedasız oradan da çekildi. Suriye’de de muhtemelen öyle olacak. Çünkü çözümde Türkiye’ye orada da yer yoktur, olamaz da. Kuzey Irak’ta tüm karşı hamlelerine rağmen Özerk Kürt Bölgesel yönetimi oluşabilmiştir. Şimdi ayni şey Suriye’de yapıldı. ‘De Facto’ durumu oluştu. Ülke öz kaynaklarından harcanarak Suriye savaşı ve mülteciler için 50-60 milyar dolar harcama yapılmıştır.
Rusya’dan hava savunma sistemi alarak 2,5 milyar dolar ödedik, ikinci anlaşma içinde görüşmeler sürerken, Batının bastırması ve istememesi sonucu o sistemi yerin altına hangarlara sakladık ve kullanamıyoruz. Yetmedi, batı hala bastırıyor, ‘onları elden çıkartın’ diyorlar. Erdoğan gerek ekonomik gerekse siyasi sıkışmışlığını aşmak için batı emperyalizmine taviz üstüne taviz vermeye devam ediyor. Bu onu kurtarabilecek mi o da belli değil. Çünkü içerideki ivme, ekonomik ve siyasi destek anlamında aşağıya doğru gitmeye devam ediyor.
Şimdi de, Afganistan’dan çekilen ABD’nin, sırf destek alabilmek ve ilişkilerin düzelmesi adına, karşılıksız ve çıkarsız işgalci konumunda orada asker bulundurmak istenmektedir. Üstelik ABD oradan yenildiği için çıkmak zorunda kalmasına rağmen, Türkiye’nin bu boşluğu doldurmak istemesi tam bir siyasi ve askeri intihar kararıdır. Peki, kim gelecek yönetime? Taliban, şeriat yöntemlerini kullanan,
radikal, demokrasi dışı bir harekettir. Bizim onlarla ortak bir yanımız yoktur tartışması yaşanırken Erdoğan birden şu açıklamayı yapacaktır; “Bizim onlarla ortak yanlarımız çoktur”. İyi de Afganistan’dan binlerce insan onların yönetimi ele geçirme korkusundan sınırlarımızı zorlarken, bizim onlarla ortak yanlarımız ne olabilir? Dinsel anlamda söylendiğini biliyoruz. İşte asıl sorunda bu ya, insan kesen, taşlayan, diri diri toprağa gömen, uyuşturucu ticaretinin merkezi bu insanlarla nasıl ve ne şekilde ortaklaşacağız?
Tam da sorun budur. Emperyalistler adına kullanışlı müttefik olma adına, ülke menfaatlerini tehlikeye atmak, ülke adına yapılabilecek haince bir davranıştır. İktidarda ömrünü uzatma, kalma adına verilen bu tavizler, ülke çıkarlarının ipotek edilmesi ve satılmasıdır. Bu duruşun siyasi olarak anlamını herkes bilinmektedir.
Geçmişini arayan kent: Trabzon
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.