Diktatörler, zorbalar, haramzadeler gazetecilerden çok korktukları için onları terörist, katil, ajan, banka soyguncusu olarak görmek isterler.
Diktatörler çok korkar gazetecilerden.
Bütün gücü ellerinde topladıkları gün önce basın ve ifade özgürlüğünü yok ederler, gazetecileri hapse atarlar, öldürtürler.
Çünkü halkın gerçekleri öğrenmesinden çok korkar diktatörler.
Bir gün halkın bütün gerçekleri öğrenip kendisini iktidardan alaşağı etmesi en büyük kabuslarıdır.
Bu nedenle bütün gazetecileri “terörist” olarak görürler.
Diktatörlere göre gazeteciler haberleri yazan, halkı gerçeklerle buluşturan kişiler değil, kendisini iktidardan alaşağı edecek “terörist”lerdir.
Onun için diktatörler “cezaevinde hiç gazeteci yok, hepsi terörist” derler.
Zorbalar çok korkar gazeteciden.
Hakkı, hukuku, adil yargılamayı, evrensel hukuk kurallarını, anayasayı, yasaları ayaklar altına aldığını hiçbir gazetecinin yazmasını istemez zorbalar.
O ülke halkı nasıl bir zorba rejimle yaşadığını fark eder de “Yeter artık” der diye çok korkarlar.
Bu yüzden gazetecilerin haksızlığı, hukuksuzluğu, adaletsizliği yazmasına çok kızarlar.
İktidarını sürdürebilmek için kendi halkına karşı bile savaş açar zorbalar.
Bununla yetinmezler komşu ülkelere saldırmayı kendi iktidarlarının bir güvencesi olarak görürler.
Gazetecilerin yazmasını istemezler ülkede kan döken bir iktidarın hüküm sürdüğünü.
Kendi sivil yurttaşlarını üçer beşer öldürürken kalkar “Hapistekiler gazeteci değil katil” bile derler.
Dünya lideri olmaya heves eden, her seferinde duvara toslayıp rezil olan cahil zübükler çok korkar gazeteciden.
Dünyayı yönetmeye kalkarken doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine yedi düvele rezil olanların en büyük korkusu gazetecidir.
Kof şişinmelerini, itibarsızlaşmalarını, Saray dalkavuğu medyası halka Zaloğlu Rüstem’in kahramanlık hikayesi gibi aktarırken bir gazetecinin bu yalanı ortaya çıkartmasından, şişirilmiş balonu bir yazıyla, bir haberle “puf” diye patlatmasından çok korkar cahil zübükler.
Bu yüzden de “Hapistekiler gazeteci değil, hepsi ajan” demekten kendini alamazlar.
Devletin hazinesini soyup soğana çevirenler, yetim hakkıyla saltanat sürenler, devletin kasasından aldıkları özel uçaklarıyla, lüks otomobil konvoylarıyla, maaşı halkın vergilerinden ödenen koruma polisi ordularıyla “dünyayı ben yarattım” edasında dolaşan haramzadeler çok korkar gazeteciden.
Bu nedenle de “Bir ülkede iktidara tek başına gelen parti, bir süre sonra basının, kurdukları hükümet hakkında sürekli yolsuzluk haberleri yapmasından rahatsız olur. Anayasa’yı değiştirecek güce sahip olmalarından fayda Anayasa’ya basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler koyalar ve kendi izinleri olmadan yapılan haberlere sansür uygularlar” diye yazan, kendi bastırdıkları ortaokul ders kitaplarını bile toplarlar.
Bir gün hırsızlığını, yolsuzluğunu, soygunculuğunu ortaya çıkartacak diye düşman kesilirler gazeteciye.
Kendi suçlarını hemen gazeteciye yüklerler.
Hatta “Hapistekiler gazeteci değil hırsız, bankamatik soyguncusu” bile derler.
Eli kanlı diktatörlerin, ülkeyi padişah hükmünde emirlerle yönetmek isteyen zorbaların, halkı olağanüstü halde soyan haramzadelerin en büyük korkusu gazetecilerdir.
Bu yüzden diktatörlere, zorbalara, haramzadelere göre gerçek gazeteciler; hapse atılması, hatta öldürülmesi gereken teröristlerdir, katillerdir, ajanlardır, soygunculardır.
Bütün bunların yaşandığı bir ülkeyi yönetenlere de asla ve kat’a “diktatör”, “zorba”, “haramzade”, “zübük” denmez.
Onlar olsa olsa milli iradenin hür seçimle işbaşına getirdiği “demokrasi laleleri”dir.
Yiyene afiyet olsun!
Zaman yazarları ve Ilıcak’ın yargılandığı davalarda neler yaşandı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.