Hadi Çiller’in 2018 versiyonu Akşener’in İyi Parti’si baraj riskinin nelere mal olacağını görmez. Peki, ‘Tek Adam’ rejimine karşı olduğunu söyleyen ‘Sosyal Demokrat’ CHP de mi görmez?
‘Cumhur İttifakı’ seçim kararı alınmadan çok önce açıklanmıştı. Nasıl kattıkları hala belli değil ama Bahçeli’yi aşınca AKP ile MHP’nin yanına sadece BBP’yi katabildiler.
Sonra 3 parti, yani CHP, İyi Parti, Saadet Partisi HDP’yi görmezden gelerek Abdullah Gül’ün adaylığı için gidip gelmeye başladılar.
HDP dışındaydı, ancak ortak aday çıkarılması girişimine ilişkin niyetini de ifade etti. “Yapın, kapsayıcı olsun, içinde olmasak bile biz de destekleyelim” dedi. İyi Parti açıktan, CHP de yandan yandan HDP’yi görmezden gelmeye devam etti. Hatta İyi Parti, sanki HDP çok da Tansu Çiller’in İçişleri Bakanı’na meftunmuş gibi “HDP kesinlikle olmaz” dedi. Bu görüşmelerde bir tek Saadet Partisi, HDP karşıtı bir tutum takınmadı. O da CHP ve İyi Parti’yi aşamadı.
Bu girişimin baş aktörü Abdullah Gül’dü. Onun da belli oldu ki bir helikopterlik canı varmış. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın Gül’le görüşür görüşmez, 11. Cumhurbaşkanı’nın rengi değişti. “Mutabakat yok” dedi, aday olmadı. Hâlbuki tam tersini yapsa, “Tehdit edildim, bunun için adayım” deseydi, belki de istediğinden çok daha büyük bir mutabakat oluşacaktı. Hal böyle olunca, eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in “Gül’ün adaylığı Erdoğan’ın projesiydi. Aday olsaydı kampanyasını da o sürdürecekti” demesine şaşırmamak, tam aksine bunun gerçekliğine inanmak lazım.
Akşener’in adaylık inadı, Gül’ün siyaseten bitişini ilan etmesi, HDP’nin başlangıçta açıkladığı noktaya gelinmesini sağladı. HDP, ilk tur için “Her parti kendi adayını göstersin. Doğru olan budur” demişti, nihayet öyle oldu. Şimdi eksik kalan sadece CHP’nin adayı. O da açıklayınca, her partinin kendi adayı cumhurbaşkanlığı için sahneye çıkmış olacak.
İşin rengi artık belli olmaya başladı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı için seçmenin karşısına çıkacaklar belli. Bu adaylardan en cesurunun kim olduğu da belli. Edirne Cezaevi’nden aday olan Demirtaş, en cesur, en devrimci aday olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Açıkça demek gerekirse, Demirtaş, artık yalnız Kürtlerin değil Türkiye’nin de Mandela’sıdır.
Bu açık da Erdoğan’ın ‘Tek Adam’ rejimine karşı siyaset yaptıklarını iddia edenler gidişatın nereye doğru gittiğinin farkında mı?
Türkiye, 12 Eylül faşizminin garabeti olan seçim barajını hala aşabilmiş değil. Bu utanç, hala olduğu yerde duruyor.
HDP 7 Haziran’da, hemen sonrasında ise 1 Kasım’da barajı alt üst edince, hepsini telaş sarmıştı. Böylece barajın kime karşı getirildiği de belli olmuştu.
AKP’nin ‘ittifak yolunu açarak’ baraja ilişkin yaptığı hileli değişiklik, 12 Eylül’ün getirdiği, o günden bu güne solcusundan sağcısına, muhafazakârından liberaline neredeyse her statükocunun memnun olduğu barajın asıl hedefinin kim olduğunu bir kez daha gösterdi. AKP-MHP-BBP’nin ‘Cumhur İttifakı’ ile başını CHP’nin çektiği ‘sıfır baraj ittifakı’ öyle bir tablo ortaya çıkarabilir ki bindelik oyu olan partiler Meclis’e taşınabilecekken, yüzde 9,99 oy alabilecek bir HDP Meclis dışında kalabilir.
Hadi Tansu Çiller’in 2018 versiyonu Meral Akşener’in İyi Parti’si bu riski görmez. Hatta durumdan memnun olabilir. Peki, ‘Tek Adam’ rejimine karşı mücadele ettiğini iddia eden ‘Sosyal Demokrat’ CHP görmez mi?
Bunlar bir gerçeği daha görmek zorundalar.
Kim ne derse desin, HDP’nin güçlü olduğu tüm merkezlerde oy alabilecek bir tek AKP var. Eğer söz konusu risk devleti elinde tutan ve daha şimdiden eş başkanlarından vekillerine ve yöneticilerine kadar tüm kadrolarını cezaevine koyduğu HDP’nin seçim çalışmalarını engellemek için Van ve Hakkari’de OHAL’e sığınarak basın açıklamasını bile yasaklayan AKP iktidarının eliyle yaşama geçerse, HDP’nin blok oy aldığı yerlerde tek bir milletvekilini dahi CHP’nin başını çektiği blok alamaz. Bu durumda HDP’nin en az 80-100 arasında olacağı tahmin edilen milletvekillerinin hiç kuşkunuz olmasın 60-80’i AKP’nin hanesine yazılır.
“Verin 400 vekili bu işi bitirelim” diyen Erdoğan, bu tabloyu 7 Haziran’da, 1 Kasım’da yaşama geçiremedi. Bugün de olağan koşullarda geçiremez. Ancak Türkiye’de olağan ne var ki 24 Haziran’daki seçimin olağan olacağını varsayalım?
Peki, olağan olmayan bu koşullarda söz konusu risk gerçekleşirse CHP ne yapacak?
İyi Parti böyle bir tablo sonrasında Erdoğan’ı nasıl aşacağını varsayıyor?
24 Haziran engelini de aşacak bir Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu da, Akşener’i de Demirtaş’ın yanına göndermeyeceğini kim iddia edebilir?
Açık ki tümünün gözünü ırkçılık, milliyetçilik, şovenizm bürümüş. “Kürt anasını görmesin” diye diye kendilerini bitirmeyi bile göze almışlar.
Ancak ne onların, ne Erdoğan’ın hesabı tutmayacak.
HDP, Kürtlerin en geniş kesimi, kendilerini CHP’nin bir vekilliğine satmayacak devrimci, ilerici, namuslu sol, tüm hesapları alt üst edecek.
En başta da yüzde 10 barajını bir kez daha tarihin çöplüğüne atarak hesapları alt üst edecek.
Daha da ötesi, HDP, en cesur aday olduğu tartışmasız olan Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözünü, birçok cana mal olan birkaç yıllık bir gecikmeyle de olsa yaşama geçirerek eşitliğin, özgürlüğün, barışın mührünü Türkiye’ye basacak…
Habertürk internet sitesi yayın yönetmeni görevden alındı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.