Rize AÇIK
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
  • Rize Nabız
  • Karadeniz
  • HDP’li Celal Doğan: Amedspor’u Kürt halkının yaşadığı şehirlere hapis mi edelim?

HDP’li Celal Doğan: Amedspor’u Kürt halkının yaşadığı şehirlere hapis mi edelim?

ad826x90

 HDP İstanbul Milletvekili Celal Doğan, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu.

ad826x90

Bütçe görüşmelerinde Amedsporla ilgili konuşan Doğan, “Amedspor Türkiye’nin neresine gittiyse “Kahrolsun Kürtler, kahrolsun PKK” diye sloganlara maruz kaldı. Amedspor’u Kürt halkının yaşadığı  şehirlere hapis mi edelim” diye sordu.

Doğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

OECD ülkeleri içinde en mutsuz gençlere sahip ülkelerden biriyiz. Gençlerimizde müthiş bir iştiyak ve arzu var çünkü halkımızın büyük çapta yapısı hep şuna özendirilmiştir: “Devletin kapısına bir adım at, belki ekmek  sahibi olursun.” Yani aileler çocuklarını bir iş bulmaları arzusuyla üniversitelere seferber ederler. Ama ne yazık ki Türkiye’de üniversitelere seferber edilen gençliğin geldiği nokta şudur: İşsizler ordusu yaratıyoruz. Bu kadar masraf ediyoruz, bu kadar emek veriyoruz, sonunda yetiştirdiğimiz bu insanların çoğu işsizler ordusuna katılarak bir nevi, Türkiye’nin bu kez bedbaht insanları hâline geliyorlar. Sonuçta şu çıkıyor ortaya: Türkiye’de gençleri, üniversiteyi bitirdikten sonra iş bulamama endişesi, işsizlik korkusu, yaşamlarına müdahale endişesi, özgürlüklerinin kısıtlanması sonucunda Türkiye’yi terk etme yani ülkeden kaçma noktasına taşıdığımız bir insanlar grubu hâline getiriyoruz.

OTORİTER REJİMLER GENÇLERİN ARZULARINA KULAKLARINI TIKAR

ad826x90

Gençlerin fonksiyonu ve gençlere bakışımızın değerlendirilmesi gerekir. Genç dediğin dünyanın her ülkesinde ülkenin lokomotifi, değişimin ve dönüşümün, devrimciliğin lokomotifi ve dinamizmidir. Demokrat ülkeler gençlerin isyanlarını, başkaldırılarını, taleplerini makul düzeyde değerlendirirler. O ülkeler gençlerin taleplerini çözerler, absorbe ederler ve ülkelerinin başında kaosa götürecek anarşik ve terör olaylarıyla, şiddetle karşılaşmazlar. Ama bütün dünyada şu görülmüştür ki bütün demokratik olmayan otoriter rejimler gençlerin arzularına kulaklarını tıkarlar ve tıkadıkları zaman da gençlerin bu dinamizmini yok etmek ve imha etmek anlayışını, Türkiye’deki gibi gündeme getirirler.

BESLEMEYELİM DE ASALIM ZİHNİYETİ GENÇLERİN TÜRKİYE’DE MUHATAP OLDUĞU DEVLET ANLAYIŞIDIR

Gençler, genellikle iki tane güçle karşı karşıya kalır. Birisi, gerontokrasi yahut jerontokrasi dediğimiz yaşlıların, babaların ve annelerin, ebeveynlerin, “aman oğlum şuna karışma, buna karışma, aman çocuğunun başına bir felaket gelmesin” anlayışı. Onları sindirmeye çalışan bir anlayıştır. Diğer tarafta da otoriter devlet gücünü gençlerin önüne dikerler, çok zamandır Türkiye’de yaşadığımız gibi. Sağda ve solda binlerce gencimizi çatıştırdılar. Bunların büyük bir kısmı 12 Eylül’de idama mahkum oldu. 50 genç idam edildi. Çünkü otoriter rejimlerin anlayışı odur: Asmayalım da, besleyelim mi? Beslemeyelim, asalım zihniyeti gençlerin Türkiye’de muhatap olduğu devlet anlayışıdır. Bu, otoriter rejimlerin tümünde böyledir ve böyle gitmiştir. 

DENİZ GEZMİŞ ENTERNASYONEL BİR DEVRİMCİDİR

ad826x90

12 Eylül de Türkiye’de genç bir jenerasyondur. 1968 kuşağı Türkiye’deki dinamizm, bütün dünyadaki ülkelerin dinamik gruplarından birisidir. Bunlar özellikle değişim ve dönüşümün önünü açmışlardır. Türkiye’de 12 Mart’ın simge isimlerinden Deniz Gezmiş enternasyonal bir devrimcidir. Hem anti Amerikancıdır, sonuna kadar sosyalisttir. Son nefesinde, Türkiye’de asılırken “Yaşasın tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye” demiştir. O nedenle o arkadaşlarımızı tekrar saygıyla anıyorum. 

O dönemin gençleri genellikle gerçekten toplumla iç içe, halkı yanına alarak eylem yapan insanlar değildi. Ama Gezi olaylarına geldiğimizde farklı bir manzarayla karşılaştık. Gezi olaylarının, Sayın Cumhurbaşkanımız yurt dışı ülkelerin bir oyunu olduğunu, sahnelendiğini düşünmektedir. Bana sorarsanız yaşama olan müdahalenin getirdiği endişe neticesinde, bizden çok farklı olarak, bizim annemiz ve babamız koyduğumuz eylemlere karşıyken onlar anasıyla, dayısıyla, halasıyla danasıyla, soyuyla sopuyla, herkesle oradaydı. Çünkü değişime müdahaleyi içine sindirmek istemiyordu. Bu nedenle, bütün bu talepleri doğru değerlendirmeliyiz. 

Hep şunu görüyorum: Türkiye’deki bütün şiddet olaylarının altındaki meselelere konmamış doğru teşhis, sonuç ile sebebi birbirine katarak yeniden maruz kaldığımız muamelelerin başında yanlış teşhis ve çözümü demokratik yoldan arayıp bulamamanın sonucuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bugün Türkiye’de gelen şiddetin en büyük sebeplerinden birisi de açıkça odur. Sebep-sonuç meselesi doğru tahlil edilmelidir. Çare, teşhis doğru konmalıdır. Yaklaşım tarzı demokratik ve özgürlüklerden yana olmalıdır. Ondan sonra Türkiye’de bataklıkların kurutulması sivrisineklerin üremesine mani olacak en büyük tedbir ve en büyük ilaçtır.

Sayın Bakan, Türkiye’de size bağlı 600 bin yatak olduğunu düşünüyorum. 81 ilde Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumunun uhdesinde 600 bin yatak var. Gençlerin arzularının sadece yüzde 13’ünü falan karşılayacak noktada. Diğer tüm gençlerin gideceği yerler, ya cemaatlerin ya tarikatların ya sivil toplum örgütlerinin veya ne nedenle kurulduğunu bilmediğimiz birtakım kuruluşların yurtlarıdır. 

Türkiye’de 15 Temmuz’u yaşadık. 15 Temmuz’u yaşayan bir ülkede kurşun sıkacak güce gelmiş bir örgütün eline gençleri terk ettiğimizde ileride akıbetimizin bundan farklı olmayacağını görmemiz gerekir. Yani, kıssadan hisse şudur: Türkiye’de her hâlükârda gençlerin barınma sorunları, yeme sorunları gibi konuların mutlaka devlet tarafından karşılanması vazgeçilmez olmalıdır, başkalarının insafına Türkiye terk edilmemelidir.

AMEDSPOR’U KÜRT HALKININ YAŞADIĞI ŞEHİRLERE HAPİS Mİ EDELİM 

Geçenlerde bir arkadaşımıza da ceza intisap edecek şekilde bir tartışma yapıldı. Nedir? “Kürdistan” dedi. Dün de yanılmıyorsam “Dersim” lafı geçti. Şimdi, Sayın Bakan burada, Türkiye’de Futbol Federasyonu var, Futbol Federasyonuna bağlı kulüpler var. Şimdi, bir örnek vermek istiyorum size. Türkiye’de siz hiç bir futbol takımının elinde kılıç, belinde silah veyahut da elinde taş ve sopayla sahaya çıktığını gördünüz mü? Ben görmedim.

Türkiye’de Amedspor diye bir takım var. Amedspor federasyonun tescil ettiği bir kulüp. Şimdi, sorsam size, Amed sanki Kürdistan’dan gelme, Kürtlerin mutlaka tapmak istediği bir kelimeymiş gibi anlamlandırmak istersiniz. Amed Diyarbakır’ın eski ismidir. Medlerden, atalarından kalmış bir şehrin ismidir. Amedspor Türkiye’nin neresine gittiyse “Kahrolsun Kürtler, kahrolsun PKK” diye sloganlara maruz kaldı. Amedspor’u Kürt halkının yaşadığı  şehirlere hapis mi edelim? Bingöl, Bitlis, Siirt, Diyarbakır etrafından çıkarmayalım mı bunları, orada mı kalsınlar? Kendi arasında mı lig yapsınlar? 

Amed iyi niyetle kurulmuş bir spor takımı olarak gittiği her yerde bu muameleye maruz kaldı. Bu muameleyi o stattaki çocuklar yapmadı aslında. Bizim ektiğimiz tohumların, bizim siyasette verdiğimiz mesajların, bizim HDP’ye bakışımızın, bizim Kürt halkına bakışımızın doğurduğu bir sonuç olarak o arkadaşlarımız gittiği yerlerde hem şiddete maruz kaldılar hem de sloganlarla tahkir edildiler. Burada Ankaragücü maçında, Sayın Bakan mutlaka muttali olmuştur, bu arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın yöneticileri şeref tribününden aşağı atıldılar. Şimdi, biz nasıl birbirimize yaklaşacağız? Bir spor takımını bile içimize sindiremezsek nasıl bu işi götüreceğiz ben merak ediyorum.

ad826x90

Sıradaki haber:

Öz’ün cenazesi 1 yıl 9 ay sonra ailesine teslim edildi.

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.