“FAŞİZM DENEBİLECEK TEK ADAM REJİMİ ARTIK ÜLKEMİZİ YÖNETEMEMEKTEDİR”
Mehmet Rebii Özdemir-Gençağa KARAFAZLI –
OHAL süresinin uzatılması çalışmalarına yönelik KESK Samsun şubeler platformu tepki gösterdi.
KESK Samsun şubeler platformu, Tek Adam Rejiminde örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü, toplu eylem, gösteri hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra en temel vatandaşlık hakkı olan çalışma hakkı da gasp edilmiştir denildi.
Samsun Şubeler Platformu adına açıklama yapan dönem sözcüsü Tarım-Orkam-Sen Şube Başkanı Erdem Avcı, OHAL’in uzatılmasına yönelik tepkilerini şu şekilde dile getirdi;
“HER GEÇEN GÜN OTORİTELEŞEN BASKICI BİR REJİMLE KARŞI KARŞİYAYIZ”
“Bir yandan sürekli mutasyon geçirerek daha saldırganlaşan, daha otoriterleşen, daha baskıcı rejimin yönelimleriyle bir yandan da covid-19 belasıyla mücadele ediyoruz. Her yeni güne yeni bir hukuksuzlukla, yeni bir keyfilik ve yeni bir sınır tanımazlıkla uyanıyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün sadece iktidar için geçerli olduğu, daha da ötesi her türlü hakareti etmeyi, tehdidi savurmayı kendine hak gördüğü bir rejim ile yönetiliyoruz” diye konuştu.
“FAŞİZM DENEBİLECEK TEK ADAM REJİMİ ARTIK ÜLKEMİZİ YÖNETEMEMEKTEDİR”
İçeride anayasasızlaşma süreci artık kanunların da keyfe göre uygulandığı ya da uygulanmadığı bir hal alırken ‘BU KARARLAR BİZİ BAĞLAMAZ’ denilerek altına imza atılan uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararlarının da yok hükmünde sayıldığı, ülkemize özgü faşizm denilebilecek tek adam rejimi artık ülkeyi yönetememektedir. Yönetememe krizi derinleştikçe ise rejim saldırılarını artırmaktadır. Pandemi de sendikal hak ihlallerinde bir azalmaya yol açmamış, aksine sendikal hak ve özgürlükler fiili olarak yasaklar kapsamına alınmıştır. İktidarın sermayeyi esas alan salgın politikalarına karşı açıklama ve etkinlik yapan birçok üyemiz baskılarla, Mobbing ve ayrımcılıkla karşılaşmıştır. Sendikacı bir çok arkadaşımız sürgün edilmişti.
“OHAL FİİLEN DEVAM EDİYOR”
AKP+MHP iktidarı OHAL sürecini kendi iktidarı, siyasal hedef ve amaçları ile rant için fırsata çevirirken 19 Temmuz 2018 tarihi itibariyle kalkmış olsa da fiilen devam eden OHAL uygulamalarını adım adım yasal duruma kavuşturma adımlarını hayata geçirmeye devam etmektedir
OHAL uygulamalarından biri de kadrolaşmanın aracı olarak kullanılan güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları olmuştur. Binlerce kamu emekçisi adayı KPSS’de yüksek puan almalarına rağmen güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırması nedeniyle göreve başlatılmamıştır. Diğer bir örnek ise TBMM’e ye sunulan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi”dir. Bu kanun teklifiyle Türkiye’de zaten son yıllarda giderek artan bir baskının hedefi olan sivil toplum kuruluşları ve dernekler adeta tabela durumuna düşürülmek, etkisizleştirilmek ve kriminalize edilmek istenmektedir. Böylece muhalif belediyelere uygulanan kayyum politikasının derneklere de uygulanmasının yolu açılmaktadır.
“TEK ADAM REJİMİ TEMEL HAKLARI YOK SAYMIŞTIR”
Tek Adam Rejiminde örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü, seyahat hakkı, toplu eylem, gösteri ve toplantı hakkı gibi temel hak ve özgürlüklerin yanı sıra en temel vatandaşlık hakkı olan çalışma hakkı da gasp edilmiştir.
Öte yandan eğitim görme hakları, bankaların hesap dahi açtırmak istememesi, çalışma ruhsatlarının ve diplomalarının kısıtlanması, sigorta şirketlerinin ihraç edilenlere ödeme yapmaması gibi baskılarla medeni kanundaki temel hakları gasp edilmiştir.
“KHK İLE İŞTEN ATILANLAR ÖLÜME TERK EDİLMİŞTİR”
Seçilen Belediye Başkan ve belediye meclis üyelerinin mazbatalarının verilmemesi, sendika yönetim kurullarına seçilen sendika üyelerine yönetici olamayacakları gerekçesiyle davalar açılması, oturdukları apartmanlarda yönetici dahi olamayacaklarına dair KHK hükmü vb uygulamalar ile seçme seçilme hakları ellerinden alınmıştır. Yüzbinlerce kişi fiilen vatandaşlıktan çıkarılmış, sosyal ölüme terk edilmek istenmiştir.
Çok ileri düzeyde engelli raporu bulunanlardan engelli yakını aylığı başvurularının dahi “eşinin KHK’li olmasından dolayı” reddedilmesinin hukuken en ufak bir karşılığı olmadığı, büyük bir hınç, kin ve insanlık dışı intikamcı bir zihniyeti barındırdığı açıktır. O günden bugüne “ağaç kökü yesinler”den, “kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler”e gelinmiş, ülkenin en az yarısını vatandaş görmeme zihniyetinde bir değişim yaşanmamıştır” şeklinde konuştu.
OHAL KOMİSYONU HALEN BİNLERCE DOSYAYI KARARA BAĞLAMADI
“23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıllık süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla görevlendirilmiş olmasına rağmen aradan neredeyse 4 yıl geçmiş, Komisyon hala 16.050 dosyayı karara bağlamamıştır. Karara bağladığı dosyaların %88,5’ini ise ret etmiştir. Komisyon, son resmi açıklamasını 2 Ekim 2020 tarihinde yapmıştır. Hala karara bağlanmayan 16.050 başvurunun 2.630’u KESK’lilere aittir. Komisyon 2 Ekim 2020 tarihli açıklamasında tüm başvuruların %87’sini karara bağladığını ifade etmektedir. Ancak KESK’lilerin dosyalarının (4267 ihraç dosyası) sadece %38’i karara bağlanmış, %62’si ise 4 yıldır hala karara bağlanmayı beklemektedir.
İdare mahkemelerinin ret kararları sendikalarımız tarafından İstinaf Mahkemelerine götürülürken oralardaki sürecin ne kadar süreceği ise bilinmemektedir. Görüldüğü üzere OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ve mahkemelerin oyalama ve idarenin kararlarını onama politikası işkenceye, cezalandırmaya dönüştürülmüştür” dedi.
İHRAÇLAR NEDENİYLE ONLARCA KAMU EMEKÇİSİ İNTİHAR BİLE ETMİŞLERDİR.
Dört bir yandan kuşatmaya dönüştürülen bu cezalandırma politikası nedeniyle insanlar yaşamlarını yitirmiş, ağır hastalıklara yakalanmış, tedavi olanağı dahi bulamamışlardır. Yurtdışında tedavi görenler pasaport yasağı nedeniyle gidememiş, hastalıkları ilerlemiş, yaşamlarının geriye kalan kısmını yatağa bağımlı halde geçirenler olmuştur. Sendikamız BES Diyarbakır Eski Şube Başkanı Ahmet ÇOBAN, BES üyesi Necdet KALKAN, SES Malatya eski şube eş başkanı Bülent Uçar, KESK’li Mücahit Karataş ve Ömer Faruk Arsoy gibi çok sayıda kamu emekçisi ise sürecin yüküne daha fazla dayanamayarak geçirdikleri ağır hastalıklar sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir. Bu arkadaşlarımız yaşamlarını yitirdikten sonra evlerine işe iade kararları gönderilmiştir.
İktidarın OHAL’i kalıcı hale getiren politikalarda ısrar ettiği gözetildiğinde komisyonun görev süresini bir kez daha uzatacağı anlaşılmaktadır. Oysa komisyonun kurulması için teşvik eden, bu noktada iktidarla işbirliğine giden AİHM’in tüm yetersizliğine, eksikliğine ve dengeci kararına rağmen, ihraçlara ilişkin kısa süre önce açıklanan ilk kararında önemli tespitler bulunmaktadır.
“OHAL’E SON VERİLSİN SÜRESİ UZATILMASIN”
Bu nedenle buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin noteri gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresi kesinlikle uzatılmamalı, aksine lağvedilerek aldığı ret kararları yok hükmünde sayılmalıdır. Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmelidir. Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır. Mağdur olan ihraç kamu emekçilerinin mağduriyet giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi bu vesile ile bir kez daha hatırlatıyoruz” dedi.
“FEDAKÂRLIK SADECE ESNAFTAN BEKLENMESİN”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.