Şebinkarahisar’ın bir dağ köyünde öğretmenlik yapan Ahmet Eren, 1962 yılı mart ayında doğan oğlunu ancak okullar kapanıp, mevsim koşulları yumuşadığında ilçeye gidip nüfusa kaydettirebilir. Genç Öğretmen Ahmet, okula erken başlasın, askerliğini erken yapıp gelsin diye yaşını 6 ay kadar büyük yazdırdığı oğlu Erdal Eren’in 17 yaşından sonra büyüyemeyeceğini elbette bilemezdi!…
Geçtiğimiz yıl mayısta Erdal Eren’in Avukatı Nihat Toktay’la Aydın’daki evinde Erdal’ın davası ve idamı ile sonuçlanan sürece dair çekimler yapmış, uzun uzun sohbet etmiştik. O gün Erdal Eren’in tutuklanması, cezaevi ve yargılanmasından, idam gecesi son dakikalarına kadar geçen zamandaki tanıklığını anlattı Nihat abi. Birçoğunu daha önceden okuduğum, dinlediğim, “Oğlunuz Erdal” belgeselinde seyrettiğim bu anlatımlar içinde benim ilk defa duyduğum bilgiler de vardı. İçlerinden birisi çok önemliydi bence ki belki sizler de bu yazıyla ilk defa duyacaksınız bunu…
Öncelikle avukatı olarak Erdal’ın yargılanması sürecinden bahsetti Nihat abi. Erdal Eren’in davasını normal hukukla açıklamanın mümkün olmadığını söylüyordu. “Çocuğu intikam almak için, ne pahasına olursa olsun idam etmek istiyorlardı. Kırk günde, üç celsede idam kararını verdiler” diye anlattı o günleri. Zaten Erdal da mahkemeye verdiği dilekçede “Benim hakkımdaki kararın üst düzeydeki sıkıyönetim paşaları tarafından verildiği o kadar açıktır ki, normal hukuk kuralları dahi ayaklar altına alınmıştır” diyerek durumun farkında olduğunu yazıyordu.
Nihat abi, Erdal Eren davasındaki eksiklikler, incelenmeyen olay ve delillerden birkaçını sıraladı:
Sonuç olarak; Askeri Yargıtay 3. Dairesi tarafından iki defa bozulan idam hükmü başsavcılığın itirazı sonrası Daireler Kurulu tarafından onaylandı ve Erdal Eren idam edildi.
İdam gecesini de anlattı Nihat abi, gözleri dolarak. “İnfaz öncesi odaya getirdiklerinde üzerinde sarı kabanı vardı. Bize “hoş geldiniz” diyen Erdal’la öpüşürken yüzündeki sarı tüyler dikkatimi çekti, sakal bile yoktu daha çocukta!… ‘Hadi eyvallah’ dedi bize gülerek ve idam sehpasına metin adımlarla yürüdü. Biz de onla beraber çıktık. Bir masa, masanın üzerinde sehpa var. İp sallanıyor. Onun üzerine çıktı. Bu arada bir baktım karar veren yargıç yok. Hüküm veren yargıcın bir tanesinin orada olması lazım oysa yasa gereği. “Bir dakika bekleyin, yargıç yok” dedim. Gittim ki adam içeride tir tir titriyor. “Gel bakalım hemşehrim, bunun hesabını soracağız” deyip yakasına yapışıp getirdim hakimi”.
Şarkıcı Teoman “iki çocuk” adlı bestesini Er Zekeriye Önge ve onu öldürdüğü iddiasıyla idam edilen Erdal Eren için yazdığını açıkladı, yıllar sonra. “İkisiyle de akraba olduğumu öğrendim. Yani Zekeriya Önge ve Erdal Eren de akrabaydı” diye anlattı şarkının öyküsünü.
Zekeriya Önge, Erdal’ın silahından çıkan kurşunla ölmediyse onu kim öldürdü sorusu bugün hâlâ yanıt bulmuş değil. “Büyük olasılıkla çatışma sırasında arkadaşlarından birisinin kaza kurşunuyla sırtından vurularak öldürüldü” diyor Nihat abi. Bunun kanıtlarından biri olarak Giresun Valiliği resmi internet sitesindeki “Şehitlerimiz” bölümünde Zekeriya Önge’nin ölüm nedeni olarak “silah kazası sonucu” yazmasını gösteriyor. Bunun basına yansıması üzerine Valilik “sehven yazılmış” diyerek sonradan “iç güvenlik çatışması” olarak değiştirmişti yazdıklarını.
Eğer, o zamanlar bilirkişi incelemesi, usulüne uygun bir otopsi ve tanıklar dinlenebilseydi Erdal Eren’in masumluğu da ortaya çıkacaktı.
Nihat abiyle görüşmemizde verdiği ve ilk kez duyduğum bilgi ise o dönemde korsan gösteriye müdahale eden timin içindeki bir askerin intiharıyla ilgiliydi. Çatışmaya katılmış timin içinde olan askerlerden birisinin “Bu vicdan azabına dayanamıyorum” diyerek intihar ettiği bilgisinin kendisine geldiğini söylüyordu Nihat abi.
Yazıyı yazmadan önce telefonla arayıp bu bilgi hakkında daha fazla ayrıntı istedim kendisinden. Ne yazık ki fazla bir bilgi yoktu onda da; “Aradan uzun zaman geçti, çok da aklımda kalmadı. Yıllar sonra bir arkadaşım “Abi biliyor musun ne oldu? Erdal’la çatışmaya giren askerlerden birisi, “Bu vicdan azabına dayanamıyorum artık” diyerek kendini astı” dedi. Dosyada askerlerin künye bilgileri var. Bakıp çıkarabiliriz askerin kim olduğunu”.
Pandemi koşulları nedeniyle Aydın’daki evinden ve dava dosyalarından uzak bir yerde olan Nihat abiyle en kısa zamanda dosyayı tekrar gözden geçirmek ve intihar eden asker bilgisinin peşine düşmek için sözleştik.
Ankara Yapı Meslek Lisesi Öğrencisi Erdal Eren, 17 yaşında, 13 Aralık 1980 tarihinde, askeri cunta tarafından asılarak idam edildi. O yüzden o hep 17 yaşında kaldı…
Anısına saygıyla…
kaynak :evrensel gazetesi
12 Eylül’de işkenceye uğrayanlar yaşadıklarını Artı TV’ye anlattı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.