CUMHURİYET ÇOCUĞUNUN DİN DERSLERİ
(Atatürk Dönemi Ders Kitabı)
Büyük Peygamberimiz, bize Müslümanlığı öğretmiş, Allah’ın istediklerini anlatmıştır. Allah, yerleri, gökleri, bizi ve her şeyi yaratan büyük kudret ve kuvvettir. Her şeydeki, herkesteki kuvvet ve kudret, onun kuvveti, onun kudretidir. O, her yerdedir, fakat hiçbir şey, Allah değildir. Gördüğümüz her şeyde onun sanatı, kudreti vardır.
Allah, bizim gibi bir insan değildir, onun sarayı, konağı yoktur. Onunla konuşmak, ona kalbimizi anlatmak için arada vezirler, kapıcılar yoktur. Allah’ı bulmak için kimseye yaranmaya gerek yok… Atalarımızın dediği gibi, “Allah’la kul arasına hiç kimse giremez.” Onu düşündük, hatırımıza getirdik mi, bilelim ki, o bizimle beraberdir; bizim kalbimizdedir; bizi görür ve duyar. Çünkü, bütün görgümüz, bilgimiz, duygumuz, onun kuvvetiyle, kudretiyledir, ondandır. Her yerde, her şeyde, bizim kalbimizde olan büyük Allah’ı bu küçük aklımız, layıkıyla bilmez. Fakat şu muhakkak ki, ona yaklaşmak için hocalara, imamlara hiç gerek yok; onlar, yalnız din âlimleridir; bilmeyenlere din öğretirler…
Allah’la kul arasına girmeye çalışan adamlar, Allah’ı bilemeyen, Müslümanlığa aklı ermeyen yalancı ve dolandırıcı cahillerdir. Peygamber ve Kur’an’ı Kerim, bize Allah’ı böyle bildirmiştir.
Her vakit bizimle olan, bizimle bulunan büyük Allah’ın durağı, konağı olmadığı gibi, resmi, heykeli de yapılamaz. Onu düşünmek, onu sevmek, en büyük ibadettir.
Kalbinde Allah sevgisi olmayan adamların ibadeti ise kör ve kurudur. Onlar, Allah’ın büyüklüğünü, bize verdiği nimetlerden dolayı merhametini, dünya yüzündeki güzelliklerini duymadan ibadet etmeye çalışıyorlar, kendilerine ibadeti âdet etmişler de yapıyorlar demektir. Böyle ibadet de hiçbir vakit makbul değildir.
Ay, güneş, yıldızlar, insanlar, hayvanlar, bütün dünya, Allah’ın varlığını, birliğini, büyüklüğünü söyleyen bir kitap gibidir. Bu kitabı, peygamberler okurlar, anlarlar da bize bildirirler, söylerler, asıl Allah’ın hitabı işte budur. İnsan düşünürse Allah’ı her yerde bulur, onun kudretini her şeyde görür.
Peygamberlerin sonuncusu, bizim Peygamberimizdir. Ondan sonra artık peygamber gelmeyecektir. O, bize, Allah’ı, onun emirlerini anlatmış ve Kur’an’ı Kerim’i bırakıp gitmiştir. Akla, medeniyete en uygun bir din olan Müslümanlığı bize öğreten Peygamberimizi çok severiz.
Dünyada yaşayan adamların hepsinin bir vazifesi vardır. Elbette vazife yapanın bir mükâfatı, bir hakkı da var… Fakat ben, vazifemin hakkını tam olarak almıyorum, mükâfat görmüyorum diye işime önem vermezsem, hem kendime, hem milletime, vatanıma fenalık etmiş olurum. Şu halde vazifeyi, menfaat beklemeden, yalnız vazife olduğu için yapmalıyız. Hayır da böyledir. Birisine bir hayır yaparken “Herkes beni görsün, bu ne iyi adam desin” diye yaparsam, yahut “Yaptığım hayra karşılık bana bir mükâfat versinler” dersem, adeta yaptığım hayrı satıyorum demektir. Bu hayır değil, menfaata hizmettir.
İnsan, vazifesini yapar, bir hayır işlerse, gönlü rahat eder, neşelenir, kalbine büyük bir sevinç gelir. İşte bu, en büyük mükâfat, Allah’ın mükâfatıdır. Vazifesini yapmayanlar, fenalık edenler, adeta herkesten utanırlar, canları sıkılır, kendileri azap içindedir. İşte en büyük ceza da budur. Allah’a karşı olan vazifelerimiz, ibadetimiz de böyle olmalıdır, Allah’tan korktuğumuzdan veyahut ondan bir menfaat istediğimizden dolayı ibadet etmemeliyiz. Onu severek ibadet etmeliyiz.
Bizi dünyaya getirmiş, bize birçok nimetler vermiş… Bizi kalbimizin içinden, aklımızdan daima hayra, doğruluğa sevk ediyor… Böyle büyük bir Allah hiç sevilmez mi?.. Yalnız annemizin şefkatini, babamızın sevgisini, milletimizden, vatanımızdan, HÜKÜMETİMİZDEN gördüğümüz iyilikleri düşünsek, onun büyüklüğünü anlamış oluruz. Bize her taraftan iyilik eden odur…
Allah’a en büyük ibadet, onu sevmek, hayırlı bir insan olmak, milletimize, vatanımıza, HÜKÜMETİMİZE, sonra da bütün insanlara faydamızın dokunmasıdır. Yoksa namaz kılmak, oruç tutmakla hiç kimseye bir hayır etmiş olmayız.
Ben bir Türküm ve Müslümanım, Allah’ımı severim, HÜKÜMETİME, milletime yardım etmek, büyüyünce verilen işe dikkat etmek benim vazifemdir. Herkese hayırlı olacağım; milletimi cehaletten, bağnazlıktan kurtaran, medeniyetin nuruna kavuşturan Cumhuriyeti yaşatacağım. Milli ve dini imanımla yaşayacağım…
Yaşasın Türklük ve Cumhuriyet!.
(Maarif Vekaleti Talim ve Terbiye Dairesi’nin 88 numaralı kararı ile İlkmekteplere ve Köymekteplerine kabul edilmiştir.
ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI S.38 )