Tarihsel ömrünü tamamlayan feodalizmi tasfiye etmeye çalışan Avrupa’nın genç burjuvası kapitalizmin geleceği için feodal sistemle birlikte kilisenin iktidarına da son vermek zorunda olduğunun ayrımına varmış ve tarihin aydınlanma dönemi olarak kaydettiği ilerici bir adım atmıştı.
Montesquieu, Locke, Rousseau, Voltarie gibi düşünürlerce şekillendirilen bu dönemde binlerce yıldır insan aklını kilitleme başarısı göstermiş olan dine karşı artan oranlarda taraftar bulan muazzam bir ideolojik taarruz başlatıldı.
17. yüzyılda başlayan aydınlanma hareketi hayatı kutsal kitaplarla açıklayan dinsel inançların yerine özgür aklı geçirmeyi amaçlıyordu. Aklı kilitleyen hurafelerden kurtulan insan, bilimsel bilginin yol açıcılığıyla doğayı ve tarihsel geçmişini anlayabilir, geleceğine ışık tutabilirdi.
Aklı özgürleştiren aydınlanma dönemiyle oluşan uygun iklimde insanlığın ‘kaderini’ değiştirecek buluşlara imza atan bilim insanları çoğalmaya başladı. Charles Darwin bunlardan biridir.
Darwin, 1859’da biyoloji biliminin temeli ve bilim tarihinin en önemli devrimlerinden biri sayılan “Türlerin Kökeni” başlıklı çalışmasını yayınladığında dinlerin saltanatı feci şekilde sarsıldı. Darwin’in, insan dahil tüm canlı türlerin doğal seçilim yoluyla ortak bir kökenden günümüzdeki çeşitliliğe ulaştığını ispatlayan evrim teorisi ile tek tanrılı dinlerin ‘yaradılış’ inancı, kaçınılmaz olarak da dinler sorgulanmaya başlandı
Ne var ki aydınlanma döneminde dinin ideolojik etkisini zayıflatarak gerçekleştirdiği devrimlerle kendini egemen bir sınıf şeklinde örgütleyen burjuvazi çok geçmeden dini, halkı daha rahat yönetebilme yeteneğine sahip bir araç olarak değerlendirmeye karar vermiş ve devrim süreçlerinde yerle bir edip alayla üzerinde gezinmeye başladığı kiliseleri yeniden kurmuş; bir yandan tahkim edilmiş laik sistemiyle dinin iktidara ve bilime uzak tutulmasını sağlarken diğer yandan halkın yeniden dindarlaşması için kendini de ‘dindarlaştırmak’ zorunda kalmıştır.
Dinin iktidarını yıkan ve dinle içtenlikli hiçbir ilişkisi kalmadığı açık olan sahtekar burjuvazi o zamandan beri dindar rolünü başarıyla oynamaktadır.
Kayda değer bir aydınlanma faaliyeti göstermeden iktidara çıkan Türkiye’nin genç burjuvası iktidarının ilk yıllarında kapitalizmin gereksindiği hukuki, bilimsel ve teknolojik gelişmenin önünü kesme potansiyeli taşıyan dini denetim altına almaya dönük kimi adımları attı; dini devlet işlerinin ve bilimsel üretim alanlarının dışında tutmak amacıyla ‘lazım gelen önlemleri’ aldı. Ama hepsi bu kadar!..
Türkiye burjuvazisi kendini kısmen ‘aydınlattı’ fakat toplumun aydınlanmasını engelledi ve özellikle çok partili rejimle birlikte dini siyasetin etkin bir aracı haline getirdi.
Bu yüzden dindarlaşma grafiği yükseltilen Türkiye’de Darwin’in evrim teorisine karşı, aydınlanma döneminden geçmiş Batı toplumlarıyla kıyaslanamayacak ölçüde büyük bir tepki vardır.
Türkiye halkları, geri bıraktırılmış bütün halklar gibi Darwin’in evrim teorisinden söz açıldığında maymun – insan ilişkisine ayarlı ‘küçümseyici’ bir ezberle karşılık vermektedir. Elbette bu kurulmuş bir ezberdir ve ezberletenler, toplumun ‘algı frekansları’ ile oynama olanaklarına sahip iktidarlardır. Nedeni ise açıktır; evrim teorisinin, bilime ihtiyaç duyan burjuva dünyasında değil ama geri bıraktırılmış halkların gözünde ‘küçümsenmesi’ gerekiyordu. Bir sosyalist olmasına karşın Einstein’in izafiyet teorisine saygıda kusur ettirmeyen burjuvazinin, bir teoloji okulundan çıkmış olan Darwin’in evrim teorisine karşı ‘’ataları maymun olanlar’’ basitliğiyle sürdürülen küçümseyici davranış kültürünü teşvik etmesinin bir nedeni daha var; evrimsel biyolojinin kurucusu Darwin’in teorisi yalnızca dinsel ideolojileri hırpalamakla kalmıyor, aynı zamanda materyalizmin gücünü de arttırıyor. Marks 19 Aralık 1860 tarihinde Engels’e yazdığı mektupta Darwin’in ‘’Türlerin Kökeni’’ başlıklı kitabı için şöyle diyordu; “Bizim görüşlerimizin doğal tarihi temelini içeren kitap, işte budur.”
Velhasıl, burjuvazinin başlattığı aydınlanma hareketini reddi miras mantığı ile ele alma lüksümüz yok. Bilimin ışığında toplumsal aklın özgürleşmesini amaçlayan sol – devrimci güçler ‘alacağını almış ve dahi yapacağını yapmış’ burjuvazinin yarım bıraktığı aydınlanma hareketinin öncülüğünü de üstlenmelidir.
S. Varer (Mart 2009)
İktidarın büyük bir şovla açıkladığı ‘Kamuda tasarruf paketi’ ilk aydan patladı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.