25 Aralık 2021 Cumartesi
Geçmiş düşüncelerimizin zıttını savunur durumdayız
ÇAYKUR’un zararı gerçekten azalıyor mu?
AKP’nin Rize de ki muhtemel adayları
KATILIMCI BİR BELEDİYE NASIL OLMA(MA)LIDIR?
İKİYÜZLÜLÜĞÜN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
ADALET CEZALANDIRILMIŞTIR !!!!
Fatma Genç*
Geçtiğimiz günlerde hala devlet destekli bir ürün olan çay için önemli bir kurum olan ÇAYKUR’un 2017 ve 2018 yıllarının Sayıştay raporları Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu’nda görüşüldü.(1) Komisyondaki görüşmelerde ÇAYKUR’un 2020 yılı zararından, çay kanunu hazırlıklarından, organik gübre çalışmalarından ve çaylıkların yenilenmesi için yürütülen gen havuzu çalışmalarından bahsedildi. Ancak işin ilginç yanı ise çay ve ÇAYKUR’un geleceği hakkında kapalı kapılar ardından yürütülen çalışmalardan kimsenin haberinin olmaması. ÇAYKUR’un önemli bir gerçeği atladığı aşikâr. Tıpkı geçtiğimiz yıl Covid-19 gölgesinde yapılan çay hasadı öncesinde hazırlandığı söylenen 44 maddelik Covid eylem planının detaylarının açıklanmaması gibi, çayla ilgili yapılanlar da üreticiden dahi saklanarak büyük bir “gizlilik” içerisinde yürütülüyor.
Çayda artan kimyasal gübre kullanımı, kullanılan gübrelerin miktarı, toprağa ve suya verdiği zarar çokça eleştirilmiş, buna çözüm olarak organik çay tarımına geçileceği sözü 2017’de verilmişti. Ancak ne hikmetse bu söz birdenbire rafa kaldırıldı! KİT Komisyonu’nda 6 Nisan 2021 tarihinde yapılan görüşmelerde, ÇAYKUR tarafından organize edilen bir proje ile farklı bölge ve rakımlarda organik gübre çalışmalarının yapıldığı, farklı organik gübre firmalarıyla yapılan denemelerin nihayete erdirildiğini ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim’in yaptığı konuşmadan öğrendik. İşin ilginç yanı ise bu süreçte yapılan çalışmaların çay bölgesinde bulunan bütün STK’ler, kamu kuruluşları ve üniversitelerle ortak yürütüldüğü bilgisi. Yapılan çalışmalar “ticarî sır” niteliğinde olsa gerek ki, kaç kişinin haberdar olduğu, çalışmanın kimlerle yürütüldüğü bilgisi tam bir muamma.
Alim, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin yürütücü olarak yer aldığı, TÜBİTAK tarafından finanse edilen “Çay Bitkisi Gen Havuzunun Oluşturulması ve Ticarî Çay Çeşit Adaylarının Belirlenmesi” isimli projeden de bahsederek, bu proje çerçevesinde 2 bin 34 genotip seçildiğini, 4 yıl süreli proje sonunda seçilen genotiplerden en kaliteli, verimli ve performansı yüksek olan en az 59 çeşidin çay sektörüne kazandırılmasını hedeflediklerini ifade etti. Projenin adında “ticarî çay çeşitlerinin belirlenmesi” ifade oldukça tehlikeli. Belli ki ticarî olan, olmayan ayrımı çerçevesinde çay tohumu yerine klonlardan yeni bir çay formu yaratılacak. Birçok tarım ürününün tohumu yok olurken, tohumla ekinini yapma devri sona ererken bu proje ile aynı tehlikenin çayı da beklediğini öngörmek zor değil.
Rize Ticaret Borsası tarafından 2009 yılında hazırlanan ve bugün de sitelerinde yer alan (2) taslak dışında kamuoyu ile paylaşılmayan çay kanunu çalışmaları hakkında da bilgi veren Alim, o dönemde yapılan taslağın kanunlaşmadığını belirterek, 2013 yılında ÇAYKUR ile çay sektörünün paydaşları arasında kapsamlı bir toplantı yapıldığını ifade etti. Çay sektörünün asıl öznesi olan çay üreticilerinin haberinin dahi olmadığı bu taslakla ilgili olarak, üreticiyi doğrudan ilgilendiren taban fiyatı konusunda mutabakat sağlanamadığı için mesafe alınamadığını belirtti. Tarım ve Orman Bakanı’nın 4 Eylül 2020 tarihli Rize ziyaretinde çay kanunu çalışması yapılması görevinin Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ne verildiğini söyleyen Alim, taslak hazırlama sürecinin devam ettiğini de sözlerine ekledi. Alim’in açıklamasında en ilginç olan ise çayın geleceğine dair önemli bir ihtiyaç olan Çay Kanunu hazırlığında tüm paydaşların yer aldığını ifade etmesine rağmen, bahsedilen paydaşlar içerisinde çayın yükünü taşıyan üreticilerin hiçbir şekilde geçmemesi! Nitekim bugün bu süreçten ne üreticiler, ne işçiler ne de üretici örgütleri haberdar!
Alim, komisyonda bir milletvekilinin sorusuna karşılık ÇAYKUR’un 2020 yılı zararını, bilançonun sonuç rakamları olduğuna değinerek 547 milyon olarak açıkladı. Küsuratlarıyla tam rakamı soran bir milletvekiline ise “yazdığım bir yer yok, 547 milyon diye hatırlıyorum küsuratını” yanıtını veren Alim’in tereddüdünden de anlaşılacağı üzere zarar, telaffuz edilenden çok daha büyük. Henüz ÇAYKUR’un 2020 yılı faaliyet raporu açıklanmadığından net bir rakam vermek zor olsa da 2019 yılı Sayıştay Raporu’nda (3) görüldüğü üzere, alınan kredilerden oluşan borç yükü, artan stok miktarına karşın yeterli satışın yapılamaması ve en önemlisi bilançoda amaç dışı yapılan harcamaların büyüklüğü, zararın 547 milyonun çok daha üstünde olduğuna işaret ediyor. Türkiye Varlık Fonu’na devri ile birlikte “yurt içinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak”tan ziyade, “kamuya ait varlıkları, kamuya yük olacak biçimde zarar ettirmeye yönelik olarak gasp etmek” (4) biçiminde ilerleyen sürecin, ÇAYKUR’un geleceğini iyice belirsizleştirdiğini de unutmamak gerek.
Tüm bu süreç çayın asıl öznelerinin dışlanarak kendini asıl sahip ilan edenlerin belirlediği çerçevenin özlemi. Üreticilerin feryatlarına değil de özel sektörün istek ve beklentilerine göre bir çay sektörünün yaratılması ihtiyacının dile gelişi. Yeni çay sezonunun arifesinde olan üreticiler artan gübre fiyatlarından dem vururken, belli ki önümüzdeki günlerde çayın tadı daha da çok kaçacak… Victor Hugo’nun dediği gibi “Birileri titrerken aşağıda, yukarda birileri düş görüyor.”
1- Komisyon tutanakları için bkz: https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=2697
2- https://www.rtb.org.tr/tr/cay-kanun-taslagi
3- https://www.karasaban.net/caykur-zarar-mi-ediyor-zarar-mi-ettiriliyor-fatma-genc/
4- Bu konuda Özge Güneş’in yazısı için bkz: https://www.birgun.net/haber/caykur-ve-varlik-fonu-nun-sahte-vaatleri-341035#.YHX1Yygb41w.facebook
*Araştırmacı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.