Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin yargılandığı davanın ikinci gününde gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet hakkında atılan iftiralara cevap verdi.
Davanın üçüncü günü bugün devam ediyor.
17.25 – Ahmet Şık: Bekir Bozdağ, yargının Gülen cemaatine teslim edilmesinin baş sorumlularından birisidir. Biz FETÖ sebebiyle hapsedilmişken Bekir Bozdağ geçen haftaya kadar adalet bakanıydı.Kendi yaptığı atamaların ihraçlarını yönetiyordu.
17.15 – Ahmet Şık: Cemaat böylece, kendilerinden olmayan subaylardan bazılarının ordudan ayrılacağını hesaplıyordu. Öyle de oldu. Gülen ile mücadele planlı MGK kararını hiç uygulamadiklarını Erdoğan, Gül ve Bülent Arınç itiraf ettiler. Hayır kandırılmadınız, birlikte bizi kandırmaya çalıştınız. Şimdi de Cumhuriyetten FETÖ çıkartmaya çalışıyorsunuz.
17.05 – Ahmet Şık: Şimdi o dönemin suç ve günahlarının tüm yükünü Gülen Cemaati’nin sırtına yükleyerek kendi rollerini ve suçlarını gizlemeye çalışıyorlar. Cemaatin tehlikeli hale gelecek güce erişmesinin en büyük sorumlusu, “Ne istedilerse veren” Erdoğan ve AKP’dir. Dolayısıyla Erdoğan ve AKP 15 Temmuz kalkışmasının da sorumluları arasındadırlar. Mehmet Dişli ve Partigöç’ ün hazırladığı teklifi AKP’liler olduğu gibi kabul ederek kanunlaştırdılar. 2012 Mayıs’ında yapılan yasal değişiklikle, askeri personelin 15 yıllık mecburi hizmet süresi 10 yıla indirildi.
Ahmet Şık: Erdoğan uykusunda konuşsa canlı yayın yapmak zorunda olan televizyon kanallarında, iktidar komiserleri olmadan siyasal program yapmak yasak.15 Temmuzda darbe engellendi ama cunta iktidar oldu. Medyanın tamamını iktidar borazanı haline çevirenler korkacağımızı, susacağımızı sanıyor anlatmaya devam edeceğiz.
FETÖ’nün idealize ettiği model 15 Temmuz sonrası başarılı oldu. Tam da bu nedenle FETÖ ne istediyse AKP vermiştir.
17.00 – Mahkeme başkanı “Savunmaya bağlı kal Ahmet Şık, köşe yazısı yazmanı istemiyoruz” dedi. Ahmet Şık ‘Savunmamın tamamını dinlerseniz anlayacaksınız’ diye cevap verince Mahkeme Başkanı müdahaleyi kesti. Şık savunmasına devam ediyor.
16.58 – Ahmet Şık: Devletin sahibinin kim olacağına ilişkin kavgaya tutuştular. Bu kavga, darbe girişimine kadar uzandı. Hakikati dile getirenlerin seslerinin kısılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. OHAL ile temel haklar askıya alındı. RTE ‘Bu darbe allahın bize bir lütfudur’ dedi. Ağzından kaçırdı. Şimdi bu lütfu yaşıyoruz. Nuriye ve Semih kardeşime dahi yanıt hapishane oldu. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı. HDP genel başkanları esir edildi. 10 binlerce insan darbecilik-FETÖ’cülük suçlamasıyla gözaltına alındı50 binden fazlası tutuklandı.İşkencelerden geçirilenler oldu. KHK’larla liyakatin değil biatin esas alındığı AKP kadroları oluşturma yoluna gidildi Kamu’da.
16.55 – Ahmet Şık: Söyleyecek fazla şeyim yok ama size aradığınız örgütün yol haritasını çıkartacağım. Yeni Türkiye denen garabeti inşa eden iki güç ayrıştı, adına iktidar denen kanalizasyon patladı. Medya köşelerinden yapılan tehditler yaşanacakların işaretiydi. Ortalığı pislik götürdü, götürüyor.
16.20 – Günay’ın sorgusu bitti. Duruşmaya ara verildi.
16.15 – Günay’ın sorgusu özetle şöyle:
Mahkeme Başkanı: Vurucu açıklamayı yapmadınız.
Turhan Günay: Neyi?
Mahkeme Başkanı: Gençliğinizin sırrını nedir?
Mahkeme Başkanı: Ya Turhan şöyle bir kitap var değerlendirir misin” diye vakıftan, yöneticiden ya da yazardan teklif gelirse değerlendirir misiniz?
Mahkeme Başkanı: Gazete için müstakil olarak varlık gösteren kitap ekini yönetiyorsunuz. Kitap Eki’ni yönetirken ekin içeriğinden kime karşı sorumlusunuz?
Turhan Günay: Ben çok bağımsız çalışıyorum. Kimseye karşı sorumluluğum yok. İçerikten ben sorumluyum.
Mahkeme Başkanı: Terör örgütlerine üye olmakla suçlanıyorsunuz. Kitap ekindeki yayınlarınızla bu örgütleri yüceltmiş olabilir misiniz?
Turhan Günay: Hiçbir örgütle bağlantım yok. Terör hepimizin başımızın belası, kitaplarını tanıtmam.
Türkçeyi doğru kullanmayan kitabı okumam,tanıtmam. “De” ile “da”yı ayıramayan yazarın kitabını anında bırakırım.
Mahkeme Başkanı: Ekonomik zorluk olduğunda vakfa mı bildiriyorsunuz?
Günay: Hayır müessese müdürüne bildiriyoruz. Sayfa arttırmamız gerektiğinde matbaa koordinatörüne bildiriyoruz.
Mahkeme Başkanı: Editöryal bağımsızlık mutlak mı?
Turhan Günay: Benim editöryal bağımsızlığım mutlaktır. İlhan Selçuk bir tek gün arayıp kapak ne yapıyorsun diye sormadı.
16.12 – Başkan salonu sessizliğe davet etti. Duruşma, heyetin soruları ile tekrar başladı.
16.10 – Duruşmaya ara verildi.
16.07 – Turhan Günay’a “Neden 3 kere boşandınız?” diye soruldu.
Turhan Günay: “Annem ben bebekken ölmüş, ölüm tarihini bilmiyorum, savcı bey sayesinde öğrendim, teşekkür ederim. Boşanmalarımı da anlatayım mı?” diye yanıtladı.
16.05 – Turhan Günay: Bir keresinde dergiyi baskıya verirken boşluk kalmıştı, Oğuz Aral papatya çizdi; komünizm propagandasından yargılandık. 1 Mayıs haftasıydı.
16.00 – Turhan Günay: İlk davamın üzerinden neredeyse 40 yıl geçti. Bütün davalarım beraatle sonuçlandı. Ben hiçbir zaman vakıf üyesi olmadım ama dosyada yönetim kurulu üyesi olduğum yazıyor.
15.55 – Turhan Günay: 1985’de başladığımda Cumhuriyet dürüst gazetecilik yapılan tek yerdi. Halen de öyledir. Cumhuriyet’e Hasan Cemal ve Okay Gönensin’in davetiyle geldim. 25 yıldır Kitap Eki’ni yönetiyorum.
15.50 – Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay savunmasına başladı.
15.47 – Mahkeme Başkanı Hakan Kara’ya “Yayın politikası konusunda vakıfta ‘Ya keşke şu haber yapılmasaydı’ gibi konuştuğunuz olmuş mudur?” diye sordu. Kara, “Hiçbir vakıf yöneticisi haber içeriğine, yayın politikasına karışmaz.” diye yanıtladı.
15:45 – Kıdemli üye, Hakan Kara’ya “FETÖ dışında PKK ve DHKP/C hakkında savunma yapacak mısınız?” diye sordu. Kara, sorusu üzerine de “Tüm terör örgütlerine karşıyım” dedi.
15.42 – Savunması sona eren Hakan Kara’nın sorgusuna geçildi.
15.40 – Hakan Kara: Yıllardır oluşturduğum haber arşivime el kondu. Sizden ricam bedelini ödeyeyim orijinali sizde kalsın ancak bir kopyasını verin.
15:36 – Hakan Kara: Türkiye’de 200 bin Bylockçu var. Her biri 2014’ten beri 60’ar telefon kaydı oluştursa şu anda 12 milyon suçlu eder.
15.35 – ETS Turizm ile ilgili iddia doğru. Tatil için rezervasyon yaptırdım fakat şirketin hala ilanları tam sayfa yayınlanıyor. Bu şirketle görüşmek suçsa 2014’ten bu yana rezervasyon yaptıran 2 milyon 400 bin suçlu aramızda dolaşıyor. ‘Bylock’cularla görüşmek suçsa Türkiye’de 12 milyon suçlu var.
Bu iddianamede gerçekten niyet okumak diye bir şey var. “FETÖ’cülerle irtibat suçtur” diyen mantığa ben niyet okuma derim. Niyet okursam, “Bu iddiayı öne sürenler Türk yargısını çökertmeye çalışıyor” derim.
15:31 – Hakan Kara: 2013 yılında Fethullah Gülen Cemaatinden olan bir kişiye mesaj geçmek suç mu? Fethullah Gülen o tarihte örgüt lideri olarak mı görülüyor? Onunla konuşmak, telefon etmek, bağlantı kurmak suç mu? 2013 yılı Eylül ayında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fethullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etti. Görüşme iki saat sürdü. Neler konuşuldu tam olarak bilmiyoruz. Bu durumda FETÖ ile görüşen Ahmet Davutoğlu şimdi suç mu işlemiş oldu? Örgüt lideri ile görüşmekten dolayı suçlu mu?
15.20 – Hakan Kara: 15 Temmuzun taşlarını döşeyenler Cumhuriyetçiler değildir. Vakıf’ta ha bire proje ürettim. Cumhuriyet dijital yayıncılıkta geri kalmasın diye, o yönde katkıda bulundum. 40 yıldır FETÖ ile mücadele etmektedir bu gazete, 35 yılına ben şahidim.
İddianamede 267. sayfada ‘BYLOCK’ kullanıcısı 2 şüpheli ve haklarında FETÖ soruşturması bulunan 2 kişiyle iletişim kaydı bulunmaktadır’ diyor. Oysa daha yakından baktığımızda bu iddiaların gerçek olmaıdğını görüyoruz. ‘Bylock’cu olduğu iddia edilen kişilerle 2013’te konuşmuşum, iddianameye gore ‘Bylock’un ilk sürümü 2014’te yayınlanmış. HTS kayıtlarında arandı ve mesaj attı seçeneği var. Telesekretere mesaj bıraktı seçeneği de eklensin çok yoğunum.
15.15 – Hakan Kara: Henüz iddianame bile hazırlanmadan terörist dediler. Muhabirlikle başladım gazeteciliğe. 6 yaşında bir kızım var. Türkiye’de çevre konusunda duyarlılık oluştuysa, küçük de olsa benim de gazeteci olarak katkım var. Bunun için mutluyum. Akdeniz foklarını, endemik bitkileri yazdım. 10 yıl boyunca üniversitede ders verdim. 2000’e yakın öğrenci yetiştirdim.
Amaç, Cumhuriyet’i susturmak ve tüm gazetecilere gözdağı vermek. Telefonumda Bylock yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok. Gazetede bugüne kadar 2 bini aşkın haber röportajım yayınlandı, bir tane terör övgüsü bulamazsınız. Basın Bayramı’nda gazetecilikten yargılanıyoruz ve gazetecilik suç değildir diyoruz
15.10 – Hakan Kara: Henüz iddianame bile hazırlanmadan terörist dediler.
15.05 – Hakan Kara: Çoğulcu demokrasiyi, sağlıklı bir çevrede yaşamayı savundum. Suçlamaların tamamını reddediyorum. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ’nün tek kuruşu geçti. Gülerce tanık, ben sanık koltuğunda oturuyorum. 9 aydır hapisteyim. Tescilli FETÖ’cü Hüseyin Gülerce serbest, ben tutukluyum.Hiçbir Cumhuriyetçi Pensilvanya uçaklarına binmedi. Yıllarca FETÖ’yü öve öve bitiremeyen,yere göğe sığdıramayanlar, Hocaefendi Hazretleri derlerdi.Böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım
15.03 – Mahkeme Başkanı, “Dün bir avukat burada anlamsız bir eylem yapmış. Yere 100 dolar atıp gitmiş. Ne demek bu şimdi?” dedi.
15.00 – Davanın 3’üncü duruşması yazar Hakan Kara’nın savunmasıyla başladı.
ÖRGÜT ÇIKARAMAZSINIZ
Cumhuriyet avukatlarından Bülent Utku, son dönemde yaşanan hukuk ihlallerinden örnekler vererek “Zamanın ruhunun bizleri getirdiği nokta budur. Bu koşullara ve ruha karşı çıkıyorum. İnsanların cesaret hakkı vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım” diye konuştu. Bülent Utku, “Cumhuriyet’ten örgüt çıkaramazsınız” dedi.
ARADIĞI KİŞİ PİDECİ!
Cumhuriyet Gazetesi Ombudsmanı Güray Öz, FETÖ şüphelisi bir kişiyle iletişim kurduğu suçlamasına çarpıcı bir yanıt verdi. Güray Öz, “İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya’da bir pidecidir. Ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin, hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki” diye sordu.
ELE GEÇİRME DEĞİL SEÇİM
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Önder Çelik, vakıf seçimi nedeniyle ceza davası açılmasının hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak “Vakıfta ele geçirme yok, seçilme var” dedi. 6 yıl önce oto tamir parası olarak 345 TL gönderdiği hesap sahibinin, 8 yıl önce çalıştığı şirket hakkında işlem yapıldığı için kendisinin şüpheli sayıldığını anlatan Çelik “Bu kadar olmaz” dedi.
Şık duruşmalar nedeniyle bu hafta olan açık görüş haklarınn verilmeyeceğni bu sorunu mahkeme heyetinin çözebileceğini söyledi
Önder Çelik’in savunması bittikten sonra Ahmet Şık söz istedi. Şık, ‘Cezaevinde bir hak kısıtlamasıyla karşı karşıyayız. Bu hafta ailelerimizle birlikte görüşeceğiz. Bizlere, ‘Eğer mahkemeye gitmeyip burada kalırsanız görüş hakkınızı kullanabilirseniz’ dediler. Yani ya benimsin ya 27’nci Ağır’ın demek istiyorlar Dolayısıyla bu sorunu siz çözersiniz’ dedi.
SAVCI ADETA REHİN
Cumhuriyet gazetesi avukatlarından Mustafa Kemal Güngör, savcı Murat İnam hakkında ağırlaştırılmış müebbet istendiğine işaret ederek “adeta rehin bir savcının” açtığı soruşturmada tutuklu olduklarını vurguladı. Savcılığın, geçerli olmayan bir hükümle kendilerini suçladığını söyleyen Güngör “Toplu cezalandırma anlayışı engizisyon döneminde bile yok” diye konuştu.
“HEPSİNİ İSTİYORUZ”
Cumhuriyet’in yazar, çizer, muhabir ve yöneticilerinin yargılandığı davayı takip eden, “Cumhuriyet Davası Koordinasyonu”, “Bu dava Türkiye’de demokrasinin varlığı ya da yokluğunun test edildiği, başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm dünyada kabul görmüş evrensel düzlemdeki hak ve özgürlüklerin kullanılıp kullanılmadığının sınandığı bir dava” dedi.
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, davayı takip eden avukatlar ve Dışarıdaki Gazeteciler, Cumhuriyet davasının ikinci gününde Çağlayan Adliyesi’nde buluştu.
“Hepsini istiyoruz, bu Cumhuriyet davası” pankartı açan grup, “Adalet, hakikat, özgürlük” dövizleri ve tutuklu Cumhuriyetçilerin fotoğraflarını taşıdı. Açıklamada ilk sözü alan avukat Kemal Aytaç, duruşmanın tüm dünyanın gündeminde olduğunu belirterek, “İki gündür duruşma sürüyor. Şu ana kadar dört arkadaşımız savunmasını ve ifadesini verdi. Aslında arkadaşlarımız ifade vermiyorlar, sorguluyorlar. Buradaki arkadaşlarımızla birlikte adaletin özgürlüğün peşindeyiz” dedi.
Koordinasyon adına açıklamayı okuyan gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, bu davanın sonucunun çok önemli olduğunu belirterek Türkiye’de 150’nin üzerinde gazetecinin tutuklu olduğunu söyledi. OHAL şartlarında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle yüzlerce kişinin işsiz kaldığını dile getiren Mavioğlu, “Binlerce gazeteci bu süreçte işsiz kaldı.
İktidar medya kuruluşlarını ya ele geçirdi ya da boyun eğdirdi. Geriye kalan az sayıdaki muhalif medya ise ceza davalarının, para cezalarının kıskacı altında yok edilmeye çalışıyor. Sansürün kaldırılışının 109. yıldönümünde başlayan Cumhuriyet davası, tüm bu mesnetsiz, yalan ve düzmece iddialarla sürdürülürken, ilk iki günde yapılan savunmalar bile davayı tümden boşa çıkarmaya yetti” diye konuştu.
Mavioğlu, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını talep etti.
Atalay: Kimseye kapı kulu olmadık, havuz medyası gibi ahlaken batmadık
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.